Denizli hapishânesinde, kısmen ağır ceza ile mahkûm yüzler adam, yalnız “Meyve Risâlesi”yle, gâyet uslu ve mütedeyyin sûretine girmeleri; hattâ iki üç adamı öldürenler, onun dersiyle daha tahta bitini de öldürmekten çekinmeleri; ve o hapishâne müdürünün ikrariyle, hapishânenin bir terbiye medresesi hükmünü alması, bu müddeaya reddedilmez bir seneddir, bir hüccettir.
Evet, beni herşeyden tecrid etmek, işkenceli bir azab ve katmerli bir zulümdür ve millete gadirli bir hiyanettir. Çünkü, otuz kırk sene hayatımı bu millet içinde geçirdiğim halde, temasımdan hiç zarar görmediğine ve bu dindar millet çok muhtaç olduğu kuvve-i ma’nevîye ve teselli ve kuvvet-i îmaniye menfaatini gördüğüne kat’i bir delili; bu kadar aleyhimde olan şiddetli propagandalara bakmayarak, her tarafta Risâle-i Nur’a fevkalâde teveccüh ve rağbet göstermeleri, hattâ itiraf ederim, yüz derece haddimden ziyâde ve lâyık olmadığım büyük bir iltifat etmesidir.
Ben işittim ki; benim iaşeme ve istirahatime buradaki hükümet müracaat etmiş, kabul cevabı gelmiş. Ben bunların insaniyetine teşekkür ile beraber, derim: En ziyâde muhtaç olduğum ve hayatımda en esaslı düstûr olan hürriyetimdir. Asılsız evham yüzünden, emsalsiz bir tarzda hürriyetimin kayıtlar ve istibdadlar altına alınması, beni hayattan cidden usandırıyor. Değil hapsi ve zindanı, belki kabri bu hâle tercih ederim. Fakat, hizmet-i îmaniyede ziyâde meşakkat ise, ziyâde sevaba sebeb olması, bana sabır ve tahammül verir. Mâdem bu insaniyetli zatlar benim hakkımda zulmü istemiyorlar; en evvel benim meşru dâiredeki hürriyetime dokundurmasınlar. Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam. Evet, on dokuz sene bu gurbette yalnız iki yüz banknotla, şiddetli bir iktisat ve kuvvetli bir riyazet içinde kendini idare ederek, hürriyetini ve izzet-i ilmiyesini muhafaza için kimseye izhar-ı hacet etmeyen ve minnet altına girmeyen ve sadaka ve zekât ve maaş ve hediyeleri kabul etmeyen bir adam; elbette iaşeden ziyâde, adalet içinde hürriyete muhtaçtır.
Evet, emsalsiz bir tazyik altındayım. Bir-iki cüz’i nümunesini beyan ediyorum:
Birisi: Mahkemece, Risâle-i Nur’un ilmî bir müdafaanamesi ve Ankara’nın yedi makamatına ve Reis-i cumhura müdafaatımla beraber gönderilen ve neticede Ankara ehl-i Vukufunun takdiriyle beraatımıza bir sebeb olan ve hapis arkadaşlarımın bana bir yadigâr ve hatıra olmak üzere güzel yazılarıyla birkaç nüshası yazılan ve elimde bulunan ve Denizli zabıtası tarafından görülüp ilişilmeyen ve Afyon polishânesinde bir gece ve buranın zabıtasında açık olarak bir gece kalan “Meyve Risâlesiyle” “Müdafaanâmeyi” hergün endişeler içinde, bunları da elimden almasınlar diye saklıyordum. Belki beni taharri edecekler diye telâş ile, bu gurbette tanımadığım adamlara bunları sakla diyemediğimden çok üzülüyordum.