Emirdağ Lâhikası | Mektup 33 | 47
(47-48)

Elhasıl: Nasılki sarhoşluk, hakîki vazifelerden gelen elemleri ve ihtiyaçları sarhoşlukla muvakkaten unutturduğu cihetle, menhus ve kısa bir zevk verir; öyle de, böyle fâni boğuşmaları ve hâdiseleri merakla takib etmek, bir nevi sarhoşluktur ki, hakîki vazifelerden gelen ihtiyacat ve yapmamaktan gelen teellümatı muvakkaten unutturduğu için, menhus bir zevk verir veya tehlikeli bir ye’se düşüp


Âyetindeki nehy-i İlâhîye muhalefet eder, tokada müstehak olur.



olan şiddetli tehdid-i İlâhî tokadına mazhar olur; zâlimlerin zulümlerine hasbî olarak ma’nen iştirak eder; bilistihkak cezasını da dünyada, ahirette çeker.

Yalnız ehemmiyetli bir endişe ve bir teselli kalbime geliyor ki; bu geniş boğuşmaların neticesinde eski harb-i umumîden çıkan zarardan daha büyük bir zarar, medeniyetin istinadı, menbaı olan Avrupa’da, deccalâne bir vahşet doğurmasıdır. Bu endişeyi teselliye medâr Âlem-i İslâmın tam intibahiyle ve Yeni Dünyanın, Hıristiyanlığın hakîki dinini düstûr-u hareket ittihaz etmesiyle ve Âlem-i İslâmla ittifak etmesi ve İncil, Kur’âna ittihad edip tâbi olması, o dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavî bir muavenetle dayanıp inşâallah galebe eder.

Umum kardeşlerime birer birer selâm. Gelen veya geçen Leyle-i Kadirlerinizi tebrik ederiz.

* * *

(33)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Denizli’nin bir Husrev’i Hasan Feyzi’nin uzunca, tafsilâtlı bir mektubunu vasıtanızla aldım. Ve bildim ki; nasıl bir dane toprak altına konulur, tâ çok daneleri sünbül versin, aynen öyle de, şehid merhum Hâfız Ali o tarlada, toprak altına girdi, otuz kırk Hâfız Ali’leri sünbül verdi ve verecek kanaatım geldi. Siz, benim tarafımdan ona ve Risâle-i Nur’un hizmetine çalışanlara yazınız ki: “Bir iki sene zarfında Denizli kahramanları, yirmi sene kadar Risâle-i Nur’a hizmet ettiklerinden, biz Risâle-i Nur şâkirdleri ebede kadar onların bu iyiliklerini unutmayız ve Denizli, nazarımızda ikinci bir Isparta hükmüne geçtiği gibi, hapishânesini dahi bir Medrese-i Nuriye ma’nasında biliyoruz.”

Səs yoxdur