Emirdağ Lâhikası | Mektup 153 | 194
(194-195)
(153)

Aziz Muhterem Kardeşim!

Bin üç yüz seneden beri Âlem-i İslâmı ağlatan ve bütün ehl-i hakîkata “Eyvahlar! Yazıklar olsun!” dediren Âlem-i İslâmın en dehşetli büyük yarasını deşmek, düşünmek; benim husûsi meşrebimde tahammülüm fevkinde elem veriyor. Hususan yirmi beş senedenberi ihlâs ile hakîki hizmet-i îmaniye, beni her nevi siyasetten çektiği ve yirmi beş sene zarfında bir gazeteyi okutturmadığı gibi; yirmi sene bu işkenceli esaretimde hayat-ı siyasiyeye bakmamak için hükümete müdafaat-ı hapsiyeden başka müracaat etmiyen ve vazife-i îmaniyeye noksan gelmemek ve ihlâs kırılmamak ve siyasete bulaşmamak için on sene bu dehşetli harb-i umumiye bakmıyan, baktırmıyan bir halet-i ruhiyeyi taşımağa mecburiyetim varken; şimdi dehşetli ejderhalar hakaik-i îmaniye cephesinde ehl-i îmana gözümüz önünde saldırmalarından ve çokları ısırmalarından, ehl-i îmanı kurtarmak mecburiyeti Kur’ânın emriyle varken; bu zamanı bırakıp, eski zamana gidip, Ehl-i Beyte gelen dehşetli zulümleri temaşa etmek daha ziyâde ruhumu ezer ve kuvve-i ma’nevîyeyi kırıp ruhuma azab azab üstüne gelmektir.

Zalim siyasetin gaddarane bir düstûru olan “cemaat için ferd feda edilir” diye çok zalimane pek çok vukuatı ehven-üş-şer diye bir nevi adalet-i izafiye nâmında hâkimiyetine bir maslahat göstermişler. Hattâ bu asırda, o gaddar düstûrun hükmüyle, bir adamın hatasiyle bir köyü mahveder. Beş on adamın, onların siyasetine zarar vermek tevehhümiyle, binler adamı perişan eder.

İşte eski zamanda bir derece, siyasetin bu gaddar düstûru İslâmlar içine girdiğinden; siyasette bu müdhiş düstûrlar karşısında, −mecburiyetle− Selef-i salihin sükût ile ve Ehl-i Sünnet Velcemaatın imamları o kapıları kapamak,


deyip o kapıları açmıyorlar.

Mâdem Ehl-i Beyte zulmedenler şimdi âhirette cezasını öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardımımıza bir ihtiyaç kalmıyor. Ve mazlum Ehl-i Beyt, muvakkat bir azab ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükâfat görmüşler ki, aklımız ihata etmiyor. Değil şimdi onlara acımak, belki onlara o hadsiz rahmete mazhariyetleri noktasında binler tebrik etmek gerektir ki; bir kaç sene zahmetle, milyonlar mertebeler ve bâki saadetler âhirette kazandıkları gibi;

Səs yoxdur