Kastamonu Lahikası | Mektup 23 | 35
(35-36)

(23)

Aziz, Sıddık, Vefâdâr, Sebatkâr Kardeşlerim!

Cenâb-ı Hakk’a yüz binler şükür ve hamdolsun; sizin gibi sâdık, ciddî, fa’al zâtları Risâle-i Nur’un etrafında toplayıp bağlamış; îmân ve Kur’an hizmetinde kuvvetli ve nurlu kalemlerini çalıştırtıyor.

Kardeşlerim! Bu def’a irsalatınız o kadar beni memnun ve minnetdar etti ki; herbir sahifesi bir kıymetdar hediye ve güzel bir mektub hükmünde göründü. Hüzünlerimi, gamlarımı izâle edip ve kalbimi sürûr ve sevinç ile doldurdu. Cenâb-ı Erhamürrâhimîn onların hurufları adedince size rahmet etsin ve sizden razı olsun.

Hâfız Ali Kardeşim! Bir zaman Barla’da Cuma gecesinde dua ederken, senin âmîn sesini iki def’a sarihan işittim. Arkama baktım. Dedim: “Hâfız Ali ne vakit gelmiş?” Dediler: “O burada yoktur.” Ben şimdi o vakı’adan diyebilirim ki; üç-dört saat mesafeden duama âmînini işittirmesi, otuz günlük mesafeden buradaki zaîf davet ve duama kuvvetli ve te’sirli bir âmîn hükmünde olan yazıların imdadıma yetişmesi çok ma’nidar bir tevafuktur.

Sıddık Sabri! Senin cisminde (ayağında) kardeşliğimin sikkesini gördüğüm zaman bir hiss-i kabl-el vuku’ ile kalbime geldi: Bu zât mühim bir vakitte bana çok ehemmiyetli bir kardeşlik edecek. Ve muvaffak oldun, yaptın. Allah senden ebeden razı olsun.

Dinle
-