Kastamonu Lahikası | Mektup 120 | 186
(186-193)

Ey aziz arkadaşım! İkinci yolumuzda, o nûranî tarîkte bir haleti hissettik; o haletle oluyor hayat, maden-i lezzet. Âlâm, olur lezâiz.

Onunla bunu bildik ki; mütefavit derecede, kuvvet-i îmân nisbetinde ruha bir hâlet verir. Cesed ruhla mütelezzizdir, ruh vicdanla mütelezziz.

Bir saadet-i âcile, vicdanda münderiçtir; bir firdevs-i ma’nevî, kalbinde mündemiçtir. Düşünmekse deşmektir; şuur ise, şiar-ı raz.

Şimdi ne kadar kalb îkaz edilirse, vicdan tahrik edilse, ruha ihsas verilse; lezzet ziyâde olur, hem de döner ateşi nur, şitası yaz.

Vicdanda firdevslerin kapıları açılır, dünya olur bir cennet. İçinde ruhlarımız, eder pervaz u perdaz, olur şehbâz u şehnaz, yelpaz namaz u niyâz.

Ey aziz yoldaşım! Şimdi Allah’a ısmarladık. Gel, beraber bir dua ederiz, sonra da buluşmak üzere ayrılırız.

Dinle
-