Kastamonu Lahikası | Mektup 134 | 215
(215-216)

(134)

Kardeşlerim!

Kur’an’ın bir tek âyetinin bir tek işareti ihbar-ı gayb nev’inden bir lem’a-i i’caziyeyi tevafuk sûretiyle gösterdiğini ma’nevî bir ihtar ile gördüm.

Bu âyet-i kerimenin makam-ı cifrîsi şedde ve tenvin sayılmazsa bin üç yüz elli bir (1351), ’in aslı olmasından bin üç yüz altmış bir ederek; bu tarihte, umûr-u azîmeden bir dehşetli gıybeti, bu âyetin ma’nayı işâri külliyetinde dâhil ediyor. Umûr-u azîmeden böyle bir acib gıybet aynı tarihte, aynı senede vuku’a geldi. Şöyle ki:

On sekiz sene müddetinde Sünnet-i Seniyeyi muhafaza için başına şapka koymadığından, on sekiz senedir haps-i münferid hükmünde ihtilattan men’ ve yalnız bir odada hayatını geçirmeye mecbur edilen ve husûsî ibâdetgâhında ezan-ı Muhammedî okuyup “Allahü Ekber” dediğinden ve “Lâ ilahe illallah” hakîkatını güneş gibi gösterdiğinden, yüz arkadaşıyla taht-ı tevkife alınan ve mahkûm edilen bir adamı, yüzer emâre ve karinelere istinaden inâyet-i İlâhiyeden geldiğine kat’î bir kanaatı ile işârât-ı Kur’aniyeden bir müjdeyi hem kendine, hem musîbetzede arkadaşlarına bir teselli niyetiyle beyan ettiği için onu gıybet ve galiz ta’birâtla teşhir etmek ve onun dersleriyle îmânlarını kurtaran ma’sûm şâkirdlerini ondan tenfir edip şübheler vermek; güya ortalıkta medâr-ı inkâr hiçbir şey yok ve hiçbir münkeratı ve cinâyeti görmüyor gibi, yalnız o bîçârenin mevhum bir hatasını, sekiz senede seksen müdakkiklerin nazarında saklanan ve sathî ve inadî nazarına göre bir içtihadî yanlışını görüyor zannıyla galiz ta’birler ile zemmetmek; elbette bu asırda, bu memlekette Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın kasden işaretine medâr olabilir azîm bir hâdisedir.

Dinle
-