Kastamonu Lahikası | Mektup 133 | 214
(214-214)

Acaba Hüsrev gelmiş mi? merak ediyorum. Şamlı rahatsız değil mi? Pek çok zatları soracaktım. Fakat Lillah-il-hamd o kadar çok has ve onlar ile fazla alakadar kardeşlerimiz var ki, bir kaç mektubda ancak yazı ile, öyle ise, bilirsiniz ki, kimleri soracaktım. Bildiğinize havale edip, kısa kesiyorum.

Umum kardeş ve hemşirelerimize birer birer selâm ve dünya ve âhirette selametlerine dua ediyoruz.

Duanıza Muhtaç
Kardaşınız


* * *

(133)

Âzîz Sıddık, Sebatkâr, Vefadâr Kardeşlerim!

Bu def’a umumunuzun hesabına bayram tebriki ve ma’nevî şekerlemeleri olarak mübârek Hasan Âtıf’ın ve Alevileri Sünniler’le barıştıran dördüncü bir Ali olan, Ali köylü Ali’nin mektublarını aldık. Cenâb-ı Hak o gibi kardeşlerimizi çoğaltsın.

Kardeşimiz Hasan Âtıf’ın medrese-i Nuriye dershanesine ve yüksek kardeşimiz olan Hacı Hâfız’ın dâiresine gelip çalışması ve müstesna kalemiyle bizlere yardım için Ayet-ül-Kübrayı yazması ve âyet-ül Kübradan, zevkine giden veciz parçaları küçük levhalara yazıp bize göndermesi, gâyet tatlı bir bayram hediyesi hükmüne geçti ve Lemeattan olan


fıkrasından aldığı bir neş’e ile yazdığı:

(Yâ Kadîr Esmân bahr-ı dürdür. Yâ Rab takdir bilmezlerin haddini bildir. Yâ Rab güldür, o deryada inci güden abdini güldür... Hem penceresini diyar-ı ademe giden yola nâzır açmış olan gişeden, Kevser gişesinden dâire-i Nuriyeye geçebilmelerine medâr olan meccâni birer bilet olarak,....... Ayet-ül kübradan o vecizeler birer varaka yazıldı........ gibi ince ve rakik hissiyatı bizi çok mesrûr etti.)

* * *
Ses Yok