tevhidi i’lân eder. Bu dört adedi, iki aded ile beraber, yalnız iki farkla, tevafuk lîsaniyle
okurlar.
İşte seksen beş, yetmiş beş, altmış beş olması ve bir adedi seksen beş ve iki adedi onun yarısı olan kırka ve üçü onun nısfı (Hâşiye) yirmiye inmesi ve birbiriyle tevafukları ve Lafza-i Celâl’in ve Kelime-i Tevhid’in lem’alarını ifade etmeleri gibi, muntazam niseb-i adediye ve ma’nidar münasebat-ı tevafukiye bize kanaat veriyor ki; tesâdüfî değil, belki alâmet-i kabul bir tevfiktir, bir tanzimdir.
Kardeşiniz
Said Nursî
ÂYETİN İSTİHRACINA DAİR HÂFIZ ALİ’NİN
BİR FIKRASIDIR
Aziz Üstadım Hazretleri!
Dün akşam namazını kılarken ikinci rek’atta, Fatiha-i Şerife’den sonra
âyetini okurken, hiç düşünmediğim, akıl ve kalbimde bir şey, taharriye bir sebeb yokken, birdenbire ruhun penceresine şu azîm âyet-i kerimenin Risâle-i Nur’a ve müellifine bir münâsebet-i ma’neviye ile işareti gösterildi.
Hâşiye: Seksen dördüncü sahifenin ikinci Hâşiyesinde, ( ) âhiri ( ) dir.