Kastamonu Lahikası | Mektup 28 | 42
(42-42)

        Ben, oradaki dostları ve talebeleri  dua ile çok tahattur ediyorum. Onları unutamıyorum.

 Umum kardeşlerime birer birer selâm ve duâ ediyorum.

Said Nursî

* * *

(28)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Hem mübârek Ramazanınızı, hem inşâallah hakkınızda bin ay kadar meyvedar Leyle-i Kadrinizi, hem saadetli bayramınızı, hem çok kıymetdar hizmetinizi bütün ruhumla tebrik ve tes’id ederim.

Kardeşlerim! Bu def’a kudsî kalemle hediyeleriniz o kadar beni minnetdar ve mesrûr etti ki, güya dünyayı ışıklandıracak bir nur fabrikası ve mâzi ve istikbali rayiha-i tayyibesiyle muattar edecek bir gül fabrikası semadan bizim imdadımıza gönderilmiş ve benim arkamda kuvvet-üz zahr olarak duruyor ve mütemadiyen çalışıyorlar. Yüz binler Elhamdülillah.

Sabri Kardeş! Senin fâsılalı iki mektubun, hizmetinin makbuliyetine iki şâhid-i gaybî gösterdi. Senin ta’birin ile Nur fabrikasına ben de

derim. Sen ile Sıddık Süleyman, benim nazarımda ve fikrimde ve duamda dâima beraber bulunduğunuzdan, senin ile konuştuğum vakit, omuz omuza ikinizi beraber görüyorum. Ma’sûm ve mübârek çocuklarınız duadan hissedardırlar.

Hâfız Ali Kardeş! Senin mektubundaki tevâzu’un ve ihlasın ve Hüsrev’e ait medhin ve Risâle-i Nur talebeleri bir tek vücûd hükmündeki kanaatın, senin hakkında büyük bir ümidimi ve hüsn-ü zannımı tam kuvvetlendirdi.

         Risâle-i Nur’un iki Lütfü’leri ve Mustafa’ları ve Hâfız Ali’leri, Küçük Sabri olan Nureddin ile beraber has talebeler dâiresinde, Ramazan feyzine, ma’nevî kazançlara inşâallah hissedar kabul edildi.

Her bir sahifelerini birer kıymetdar hediye hükmünde olan nüshaların yüzünden, ben sana çok hem pek çok borçlu kaldım.

Hüsrev Kardeş! Kasem ederim benim elimden gelseydi, yalnız bu def’a altun yaldızla yazdığın Mu’cizat-ı Ahmediyeye (Hâşiye) mukabil her bir sahifesine, yalnız maddî bir ücret olarak birer altun hediye edecektim. Hakîkaten ebedî bir gül fabrikasına kâtib tayin edildiğinize kanaatım kat’iyyet kesbetti. Rabb-ı Rahîm’e hadsiz hamd ü sena olsun. Tasavvurumda Hüsrev, Rüşdü bir tek isim gibi olmuş. İkinizi, Risâle-i Nur’a ait herşeyde beraber biliyorum ve buluyorum.

Size

âyetine ait ve birden hatıra gelen ve Sabri’nin iki mektubunun -daha gelmeden- ma’nevî te’siriyle yazılan bir tetimmeyi gönderdim. Bir derece mahremdir, has ve eminlere mahsustur. Şamlı Tevfik, Âyet-ül Kübra Şuâ’ını, Hâfız Ali’nin otuz üç


                             

ile tevafuklu tarzda bana yazsa iyi olur. Kardeşlerime birer birer selâm.
                                                                                                                                         

                                                                                                                                                        Duanıza muhtaç
                                                                                                                                                          Said Nursî

Aziz Kardeşlerim

Temadî eden tahrîbât-ı ma’neviye karşısında –lillah-il-hamd- gittikçe Risâle-i Nur’un mu’cizane mukavemeti ve satveti ve kıymeti tezayüd ediyor. Dalâletin temel taşı ve nokta-i istinadı olan tabîat tağutunu dağıtıp, Kur’an elinde bir elmas kılınç olarak her tarafta nurları saçar, zulümatı dağıtır. Fakat dalâletlerin enva’ı çoktur. O nisbette risâlelerin dahi ayrı ayrı meziyetleri var. Eğer kolay ise, Tabîat Lem’asını da bize gönderiniz.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hâşiye: On dokuzuncu mektub Ramazanın 19. gecesine tevâfuku latîf oldu..

Dinle
-