Azîz Kardeşlerim!
Hâfız Ali’nin İslâmköyü’nün ismine ve oradaki Risâle-i Nur’un hâfızla-rına dâir beyanatı, bayram şekerlemelerinden belki Leyle-i Kadr’in tatlı envarlarından bir tatlı ruhumuza verdi.
Kâtib Osman’ın mektubunda iki kerâmet-i Nuriye’yi ve Hüsrev’in hem mektubu, hem geleceğini Nur, Gül sâhiblerini ve mübârekler medrese-i Nuriye hey’etlerini ve ma’sûm ve ihtiyârların selâm ve dualarını tebliğleri, bizi bu Ramazan-ı Şerif’in her bir günü, bize bir bayram hükmüne getirdi.
Bu Ramazan-ı Şerif’te bu müzeyyen, mükerrem Hizb-ül-Ekber-i Kur’ânî, birden bu havalinin ellerine geçmesi maddeten ve ma’nen pek büyük bir hüsn-ü te’sir ve sebeb olanlara pek çok sevab kazandırmaya başladı. Zaten bazı âyâtın her bir hurufuna on değil belki yüz, beş yüz sevab meyvelerini veriyor. Bu hizb-i ekberdeki âyâtın çoğu bu neviden olduğu gibi, i’caz noktasında da daha yüksek dereceleri var.