Oradaki umum kardeşlerimize Üstadımızla beraber çok selam ve dua ve istid’â ediyoruz.
Risâle-i Nur Şâkirdlerinden ve
Âhiret Kardeşlerinizden
Emin ve Küçük Hüsrev olan Feyzi
Azîz, Sıddık Kardeşlerim!
Hâfız Ali’nin bu def’aki mektubu birkaç cihette Risâle-i Nur’a ait ikramât-ı İlâhiye ve Risâle-i Nur talebelerinin birbiriyle bir cesedin azaları gibi alâkadar olduklarını gösterir. Medrese-i Nuriye olan Sava’nın ümmileri Mustafa ve Hüseyin Dağlı kardeşlerimizin gördükleri rüya pek ma’nidardır. Ve Isparta’nın Hâfız Ali’si Mehmed Zühtü ile (Hizb-ül Â’zam-ı Kur’ânî)’nin ihtiyârsız istikbaline gelmeleri, o hizbin Risâle-i Nur’a çok menfaattar olacağını gösteriyor. Cenâb-ı Hakka hadsiz şükrediyoruz ki; gittikçe Isparta, havalisiyle Risâle-i Nur’a tam sâhib oluyor; yerleştiriyor. Bir Said, bir Hüsrev’e bedel; pek çok Saidleri, Hüsrevleri yetiştiriyor, ikimizin çekilmesi ile daha ziyâde gayretle faaliyete geçen nâşirleri yetiştiriyorlar.
Bu anda, bu gelen kelimeler hatırıma geldi. (Üç kerâmet-i Aleviyye) Risâle-i Nur’a verdikleri kuvvet, üç Ali maddeten kalemleriyle o üç kerâmeti imza ediyorlar. Mübârek ve kıymetdar Hacı Hâfız’ın çok kıymetdar çok faal ve sebatkâr köyünde, kahraman Ahmedlerin ve Mehmedlerin gayretleri o havâlide o hâli, onların vaziyetlerini işitenleri, lâkaydları ve tenbelleri gayrete, şevke getiriyor.
Hâfız Ali’nin bazı noktalarını tâbir ve cevab olarak Mehmed Feyzi’nin ve Emin’in yazdıkları fıkrayı leffen gönderiyoruz. Bu def’a bana gelen risâleler içinde bazı mühimleri var. Kimin yazısı olduklarını bilemedim, tahminen Savlılarındır, diyorum. Hakîkaten en lâzım risâleleri göndermişler. Eğer ben istese idim, bunları isteyecektim. Başta Tâhiri olarak onları yazan zatların defter-i âmâline Cenâb-ı Hak herbir harfine mukâbil on hasene ihsan eylesin (Âmin)...