bundan iki-üç ay evvele kadar her vakit gizli, aşikâre seni tarassud, kaç def’a taharri etmeleri, dostları senden kaçırmak için tahkikatlarla sana en mühim ve karışık bir siyasetçi gibi bakmaları nedendir? Biz bundan hem müteessir, hem mütehayyiriz. Ancak iki-üç aydır yanınıza serbest gelebiliyoruz. Evvelde korkarak, gizli gelebilirdik. Bu mes’eleyi bize îzah et.
Elcevab: Ben de sizin gibi, belki sizden çok ziyâde bu vaziyetten hem hayret, hem taaccüb ediyorum. Bu sualinizin îzahlı cevabı, Yirmi yedinci Lem’a olan mahkemeye karşı Müdafaat Lem’asıyla, On altıncı Mektub risâlesidir. Şimdilik kısaca bir-iki esâs beyan ediyorum:
Birincisi: Asayişi te’min ve idare memurları, inzibat polisleri ve komiserleri bize ve memleketimize karşı değil tevehhümkârane taarruz ve evhama düşmek, belki himâyetkârâne teşvik ve teşci’ etmek vazifelerinin muktezasıdır. Çünki: Onların vazifelerinin temel taşı, hürmet, merhamet, helâl-haramı bilmekle, itaat düstûruyla hayat-ı içtimâiye emniyet dâiresinde cereyan edebilir.
Risâle-i Nur hayat-ı içtimâiyeye baktığı vakit, bu esâsları te’min ediyor. Neticesi de bilfiil görülmüş. Risâle-i Nur’un en mühim merkezi Isparta ve Kastamonu olduğundan, sâir memlekete nisbeten zabıta memurları insafla dikkat etseler, Risâle-i Nur’un onlara parlak yardımını görecekler.
Hem talebelerinde bu kadar kesret ve kuvvet ve hak ellerinde bulunduğu halde, asayişe hiçbir zararı dokunmadığını ve talebelerinden bin adam, on adam kadar hayat-ı içtimâiyeye zarar vermediklerini, kalbi bozuk olmayan görür. Bu mes’elenin sırr-ı hikmeti budur ki:
Âlem-i insaniyette ve İslâmiyette üç muazzam mes’ele olan îmân ve şeriât ve hayattır. İçlerinde en muazzamı îmân hakîkatları olduğundan bu hakaik-i îmâniye-i Kur’aniye başka cereyanlara, başka kuvvetlere tâbi’ ve âlet edilmemek ve elmas gibi o Kur’an’ın hakîkatları, dini dünyaya satan veya âlet eden adamların nazarında cam parçalarına indirmemek ve en kudsî ve en büyük vazife olan îmânı kurtarmak hizmetini tam yerine getirmek için, Risâle-i Nur’un has ve sâdık talebeleri, gâyet şiddet ve nefretle siyasetten kaçıyorlar.