Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Risâle-i Nur’un intişarına ve fütûhatına karşı gelen biri semâvî, biri arzî iki musîbete mukabele edecek ayrı bir inâyet-i İlâhiye cilvesi görülmeye başladı.
Arzî ve insanî olan musîbet: Isparta’da ve İstanbul’da olduğu gibi; Kastamonu’nun havalisinde de, ehl-i dalâlet Risâle-i Nur’un intişarına sed çekmek için, has talebelerin ve ciddî çalışanların şevklerini kırmak ve onlara fütûr vermek için, ayrı ayrı tarzlarda, umumî bir plân dâhilinde taarruz ediliyor. Hâlislere fütûr veremediklerinden, başka meşgaleler bulmakla çalışmalarına zarar veriyorlar.
Semâvî musîbet ise: İhtikâr neticesinde, hayat ve yaşamak hissi, hissiyat-ı diniyeye galebe çalıp, ekser nâs midesini, mâişetini dâima düşünüyor. Hattâ ekser fukara kısmından olan Risâle-i Nur talebeleri, bu musî-bete karşı çabalamak mecbûriyetiyle hakîki ve en mühim vazifesi olan neşir hizmetini bırakmağa mecbur oluyor.
Hem insanların zihinleri, fikirleri kasden ve bizzât hakaik-i îmâniyeye karşı bu yüzden bir derece lâkaydlık bir vaziyet almasından, bir tevakkuf devri gelmesine mukabil; Cenâb-ı Hakk’ın inâyet ve rahmetiyle başka bir tarzda Risâle-i Nur’un intişar ve fütûhatına meydan açmış.