Barla Lâhikası | Mektub 9 | 16
(16-16)

Otuz İkinci Söz’ün Birinci Mevkıfını, Ramazan hediyesini ikmâle muvaffak oldum. Tevfik-i Huda yoldaşım olursa diğerlerini de emir buyurduğunuz müddette yazarım. Bu kadar kıymetli ve nurlu Sözler’in en hüsünlü hatt ile hatta altun ile yazılması lâyık ve muktazi iken, hasb-el kader bu biçâre kardeşinizin perişan ve belki ancak okunabilir, hatalı hattı ile yazılması da, hamd ve şükrümü artırmağa vesile oluyor ve her vasıta ile aldığım meserret-bahş selâm ve iltifâtât-ı fâzılânelerinin ve her biri Risâle-i Nur’a bir zeyl ve tefsir ve hâşiye makamındaki cihan-değer emirnâme-i ârifânelerinden maddeten dûr bulunacağımdan dolayı çok müteessir olacağım.

Fakat ma’nevî ciheti böyle düşünmüyorum ve nerede bulunursam bulunayım, inâyet-i Bâri ile aldığım dersi dinletecek bir muhatab bulmağa çalışacak ve neşr-i hakîkat yolunda acz ve fakrıma bakmıyarak, duânızla elimden gelen her çâreye başvuracağım için müteselli oluyorum.

Yalnız, dünyevî vazifeler ile uğraşmak ise, fıtraten hoşlandığım ve hakâikına meclûb olduğum nurlu Sözler’le iştigalime kısmen mani’ oluyor. İşte buna müteessifim, fakat elimden bir şey gelmiyor. Her geçen gün dünyanın fenâ ve fâni yüzünü daha ziyâde üryanlığıyla göstermekte ve bu hayatta bâki ve sermedî hayat için bir şey kazanılmadan geçen vakitlere teessür hâsıl ettirmektedir. Sûreten ayrıldığımıza o kadar müteessir değilim. Bilhassa sevgili Üstadın son dersi, bu fâni dünyanın en zevkli halinden pek çok yukarı derecede bir bâki hayat olduğunu kat’iyyetle müjde etmektedir.

Hulûsî


Səs yoxdur