Barla Lâhikası | Mektub 75 | 82
(82-82)

Ey Aziz Üstad!

Vâkıa, emr-i âlîleri Sözler’in yazılması hususunda acele edilmemesi idi; fakat hiç mümkün mü ki, karşımda billûrî sular akıtan ulu pınarın suyundan kana kana içmek için acele etmiyeyim. Ma’lûm-u âlîleri, bendeniz bu hususta vazifelerde çok geç kaldım. Bu cihetleri vuzuh ile görüp idrâk ederken, mümkün mü ki, o ulu pınarın billurî sulariyle elimi yüzümü yıkamıyayım, kalbimi parlatmak için isti’câl göstermeyeyim. Cenâb-ı Hakk’ın azîm bir lütfu ki, te’min-i maîşetim için çalıştığım zamanlar arasında kıymettar risâleleri yazmak için vakit bulabiliyorum. Bu fırsatları kaçırmak istemediğim içindir ki, acele ediyorum. İsti’câlimin en büyük sebebi; muhtaç bulunduğum teselliyetkâr nurları, o Risâlelerde buluyorum. Nasıl ki içerisinde tevakkuf imkânı olmayan tünellerden, harîs kumpanyalar fazla seyr ü sefer etmekle iftihar ederler. Talebeniz de kezâ, o cihan-kıymet risâleleri ne kadar fazla okur yazarsam, o kadar istifade-bahş ve müftehir olacağım.

On Altıncı Mektub’u serâpâ okudum. Her türlü mezahim ve meşakkate karşı gösterdiğiniz sabır ve tevekküle meftun oldum. O Sözler’i okudukça, bütün mevcûdiyetim bir ıssızlık içinde parlayacak zannettim. Tehâcüm-ü ızdırab için hep güler yüzlü, güzel yüzlü sabırlar temenni ettim.

Yirmi Üçüncü Söz, derinden gelen bir sayha gibi insaniyete bağıran ve insanlara insanlıklarını ihtar eden ve en âlî makamlara sâhib olmak yollarını gösteren ve karilerini tekâmüle sevkeden ve meşru aşklar doğuran ölmez bir teselli hâtırasıdır. Sözü uzatmaya başladım. Yirmi Üçüncü Söz’ü lâyıkıyle takdirden âcizim. Çünkü o, bir teselli ve saâdet mâyesidir.

Ahmed Zekâi


Səs yoxdur