Barla Lâhikası | Mektub 188 | 195
(195-195)

(Âhiret hemşirelerimden Müzeyyene’nin fıkrasıdır)

Sevgili Üstadım!

İki aya yakın zamandan beri, gelen âhiret kardeşlerle selâmınızı alıyorsam da, benim gibi âcize bu talebenin, sizin her vakit nurlu nasihatlarınızı dinlemek ihtiyacı olduğundan dolayı, haftaları bütün mahzuniyetle geçiriyorum. (Evet zaman oluyor ki, gözlerimden dökülen yaşları, nurlu risâleleri okumakla teskin ediyorum. Zaman oluyor, kalbim mütemadiyen ağlıyor.) Hele şu mübârek Ramazan, birkaç müfsidin kalbimize saldığı hançerin acısını kalben, bütün gün için için ağlamakla geçiriyoruz.

Nihayet aldığım bir haber üzerine, yine eskisi gibi âhiret kardeş-lerimizin, sizi ziyaret etmekten mahrum olmadıklarından memnun oldum. Yalnız mübârek ibâdethânenin ve bütün ehl-i iştiyakın sizin duanızdan mahrum kaldığına çok acıyorum. Hattımın noksanlığı ve zaîfliği dolayısıyla risâleleri yazamadığımdan beni af ediniz. “Şu zamanlarda dünyayı sevmez olduğumuz halde, kurtulamadığımıza çok müteessirim. Issız sahralar, susuz çöller, kimsesiz yerler ruhumuzun meskeni oluyor. Hayâlen oralarda dolaşıyoruz. Evet, birşey arıyoruz. Heyhât... Aradığımız gün hem çok uzak, hem çok yakın görülüyor. Daha ne kadar bu hal içerisinde çırpınacağız.” Diye feryâd eden kardeşlerimizin hissiyatına bu âcize, bu fakîre iştirak ediyorum.

Âcize talebeniz

Müzeyyene


Səs yoxdur