Barla Lâhikası | Mektub 182 | 189
(189-189)

(Vezirzâde Küçük Mustafa’nın fıkrasıdır)

Ey sevgili üstadımız, ey Nurların Mazharı ve Nâşiri!

Cenâb-ı Hak, sizi bu memlekete göndermiş, tâ ki dalâlete giden ruhlar, senin neşrettiğin Nurlarla kurtulsun. Cenâb-ı Hakk’a gece ve gündüz secde-i şükran etsek, bu ni’metlerin şükrünü ödeyemeyeceğiz.

Ey üstadım, ben ümmiyim. Sâir kardaşlarım gibi ma’lûmatlı değilim ki, Risâle-i Nur’a karşı hissiyatımı dilim ile ifade edeyim. Fakat inşâallah sadâkatte ve muhabbette ve irtibat-ı ruhîde kardeşlerime yetişmeye çalışacağım. Uyanık âleminde ifade-i meram edemeyen dilime bedel, uyku âleminde ruhumun diliyle, mâhiyetini anlamadığım ve size karşı merbutiyetime delâlet eden bir-iki vak’ayı arzedeceğim:

Birincisi: Bundan bir buçuk sene evvel, ticaret için iki günlük mesafede olan bir köye gitmiştim. O esnada dünyanın iç yüzü bana göründü. Hem fâni, hem zindan hükmünde olduğundan bir nefret geldi. Bana bu fâni dünyadan, bâki bir âleme yol gösterecek bir üstad, Cenâb-ı Hak’tan istedim ve dedim ki: “Öyle bir üstada rast gelsem söz veriyorum ki, ona tam hizmetkâr olacağım.”

İşte ben bu halde ve bu niyazda iken, o gece gâyet şirin ve güzel, bilmediğim bir şehirde gâyet güzel, dünyada misli bulunmaz zînetli bir at üstünde, siz üstadımı ona binmiş, garbdan şarka doğru beş-altı metre yüksekte, şehrin üstünde uçarken selâmınıza durduk. Selâmınızı aldık. O esnada uyandım. Şehâdet getirdim. Şükrettim ki, istediğim üstadı bulacağım. İki ay sonra ziyaretinize geldim.

İkinci Vak’a: Rü’yada bir şehirde gâyet kesretli askerler ve cephâne görüyorum. Biz de, güya o askerlerdeniz. Dedim: (Ya Rabbi bu askerlerin kumandanı kimdir?) Niyâz ettiğim vakit karşımızda yüksek bir saray zuhur etti. O sarayın içerisine girdim ki, kumandanı göreyim. Baktım ki, parlak bir çay akıyor. O çayı tâkib ettim. Baktım, şubelere ayrılıyor. Devam ettim. Tâ menba’ına kadar gittim. O askerlerin kumandanı, o suların sâhibini buldum. Yâni üstadımızı, iki adamla başında namaz kılarken gördüm. Ben de o sudan abdest aldım. Namaza dâhil oldum. Kalbimin hareketiyle, dilimin şehâdetiyle uyandım. Cenâb-ı Hakk’a şükrettim ki üstadımızı bize gösterdi.

Hizmetkâr ve talebeniz

Mustafa


Səs yoxdur