Barla Lâhikası | Mektub 127 | 134
(134-134)

(Ahmed Husrev’in fıkrasıdır)

Bizi tarîk-i Hak’ta dolaştıran, ma’nevî yaralarımızı tedâvi eden, hakîkat uğrundaki düşüncelerimize bir kat daha metanet veren, bugünün şeytankârane tehdidatına rağmen cesâretimizi takviye eden ve her hususta ruh ve kalblerimizi îman ve hakîkat nuruyla nurlandıran ve sa’yimizde teşci’ eden ve Kur’ân-ı Hakîm’in iki âyetini ihtivâ eden Otuz Birinci Mektub’un Birinci ve İkinci Lem’alarını ve Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Sekizinci Kısmından İkinci Remzi’ne âid mühim bir i’cazı da aldık, okuduk. Aldığımız ma’nevî feyzi, benim gibi yoksul bir talebenizin kalb ve kaleminin haddi değildir ki tarif etsin.

Kıymetdar Üstadım, nasıl o Hâlık-ı Zülcelâl’e nihayetsiz bir min-netdarlıkta bulunmayalım ki; aziz Üstadımızı vasıta kılarak en büyük ni’metlerini, pek ziyâde muhtaç olduğumuz bir vakitte veriyor, bizi teselli ediyor. Hem memnun ediyor, hem istikbalin nurlu yüzünü göstererek bizi o nura koşturuyor. Bir taraftan kardeşlerimizi çoğaltıyor, muhabbetlerimizi teksir ediyor. Maddî ve ma’nevî kuvvetlerimizi takviye ediyor. Diğer taraftan saâdet hazinelerinin anahtarlarını ellerimize veriyor...

Ey aziz Üstadım!.. Allah sizden ebeden razı olsun.

Ahmed Husrev


Səs yoxdur