Barla Lâhikası | Mektub 267 | 274
(274-274)

(27 Haziran 1934 Çarşamba)


Aziz, Sıddık ve Ziyâde Müteharri ve Müstefsir Kardeşim Re’fet Bey!

Senin fâik zekân ve dikkatin, sorduğun suallerin çoğuna cevab verebildiği için, muhtasar cevab veriyorum, gücenme. Seninle çendan konuşmak istiyorum, fakat vaktim müsaadesizdir. Müslim-i gayr-ı mü’min ve mü’min-i gayr-ı müslimin ma’nası şudur ki: Bidâyet-i Hürriyette İttihadçılar içine girmiş dinsizleri görüyordum ki; İslâmiyet ve şerîat-ı Ahmediye, hayat-ı içtimâîye-i beşeriye ve bilhassa siyaset-i Osmaniye için, gâyet nâfi’ ve kıymetdar desâtir-i âliyeyi câmi’ olduğunu kabul edip, bütün kuvvetleriyle şerîat-ı Ahmediyeye tarafdar idiler. O noktada müslüman, yâni iltizam-ı hak ve hak tarafdarı oldukları halde mü’min değildiler; demek müslim-i gayr-ı mü’min ıtlakına istihkak kesbediyordular. Şimdi ise firenk usûlünün ve medeniyet nâmı altında bid’atkârane ve şerîat-şikenâne cereyanlara tarafdar olduğu halde; Allah’a, âhirete, Peygamber’e îmanı da taşıyor ve kendini de mü’min biliyor. Mâdem hak ve hakîkat olan şerîat-ı Ahmediyenin kavaninini iltizam etmiyor ve hakîki tarafgirlik etmiyor, gayr-ı müslim bir mü’min oluyor. Îmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi, bilerek İslâmiyetsiz îman dahi dayanamıyor, belki necat veremiyor, denilebilir.

İkinci sualiniz: Ecel-i mübrem ile muallâk, ma’lûmunuz olan ta’bir-i diğerle ecel-i müsemmâ ve ecel-i kazâ ta’bir edilir.

Üçüncü sualiniz ki; “Sözler” otuz üç, “Mektûbât” otuz üç, “Pencereler” otuz üç, mecmuu doksan dokuz olduğu gibi, Arabî Katre Risâlesi’nin başında beyân edildiği üzere, en evvel bu fakir kardeşinizin harekât-ı fikriyesi namazdan sonra otuz üç ve otuz üç ve otuz üç deki merâtibe göre doksan dokuz mücâhedât-ı fikriye ve makamat-ı ruhiyedeki tezâhürat ve doksan dokuz Esmâ-yı Hüsnâ cilvesine mazhariyet sırlarını, hayâl meyâl bir sûrette uzaktan uzağa hissedilmesindendir ki, bu otuz üç mübârek adedi ihtiyarım olmayarak çok harekât-ı ilmiyemde ve neşriyede hükmediyor. Başta senin ders arkadaşların ve Hacı İbrahim olarak kardaşlarımıza selâm ediyorum. Ve mübârek hânendeki ma’sûmlara duâ ediyorum.


Kardeşiniz

Said Nursî


* * *

Yirmi Yedinci Mektub’un fıkraları içine dercetmek üzere kardeşim Abdülmecid’in Hulûsî Bey’e yazdığı mektubun işâret olunan baş tarafı ile arkasındaki Re’fet Bey’in mektubundan alınan fıkraları Husrev yazsın, sonra Hâfız Ali’ye göndersin.


Səs yoxdur