Barla Lâhikası | Mektub 279 | 286
(286-286)

Aziz âhiret kardeşim ve hizmet-i Kur’ân’da gayretli arkadaşım ve ders-i esrâr-ı îmanîde zekavetli ve ferasetli talebem.

VE VEFATIMDAN SONRA SADÂKATLİ VARİSİM, BİRADERZADEM...

Şimdilik şu çam ağacı üstünde seni hazır ediyorum. Seninle konuşuyorum.

Evvela: Sana geçen mektubta yazdığım şu fıkrayı “Der tarîki acz-i mendi lâzım âmed çâr-ı çiz: Acz-i Mutlak, Fakr-ı Mutlak, Şükrü Mutlak, Şevk-i Mutlak ey Aziz” Elbette fehmini merak etmişsiniz. İşte Acz ve Fakr sırları, çok Sözlerde bahusus Yedinci Sözde anlarsınız. “Şükrü Mutlak sırrı ise, Yirmi Dördüncü Sözün Beşinci Dalının İkinci Meyvesi güzelce gösterdiği gibi, sâir Sözler dahi, o esas üzerine gidiyorlar.” “Şevk-i Mutlak” ise Otuz İkinci Sözün, İkinci Mevkıfının, Üçüncü Maksadının rumuzları ve Üçüncü Mevkıfının çok yerlerinde o sır izhar edilmiştir.

Saniyen: Sen ve Hakkı Efendi, beni çok memnun ve mesrur ettiniz ki: Gâyet güzel Otuz İkinci Sözü sen ve Yirmi Dokuzuncu Sözü Hakkı efendi yazdınız. Cenâb-ı Hak sizlere yazdığınız o risâlelerin hurûfatı adedince, size Rahmetiyle hasenat yazsın.

Kardeşlerim, çok güzel yazmışsınız. Yanlışları azdır, fakat Yirmi Dokuzuncu Sözde hem evvel, sen bana yazdığın ve bu def’a da Hakkı Efendinin yazdığında, ba’zı aynı yerde noksan var. Demek nüshanız yanlıştır.

Ezcümle İkinci Esasın Onuncu Medârında bahsinde “zâlim, fâcir, gaddar insanlar gâyet refah, rahatla ömür geçiriyorlar.” Orada şu fıkra noksandır. “Mazlum, müteddeyyin, hüsnü hulk sâhibi ba’zı insanlar gâyet zahmet ve zilletle ömrünü geçiriyorlar.”

Hem Otuz İkinci Sözün âhirindeki Münacatda

fıkrasından sonra


fıkraları noksandır. Hem o Sözün birinci Mevkıfının âhirindeki Arabî şiirin

den sonra şu fıkra geliyor.

Hem o Sözün İkinci Mevkıfının İkinci Maksadının Hâtimesindeki Haşir bahsinin âhirinde şöyle yazılmış. “Hikmet-i Rabbânîye iktiza etmiş ise, onları yahut ba’zılarını dahi yapar.” doğrusu şudur ki: “Hikmet-i Rabbânîye iktiza etmiş ise, haşir ve neşr’i insanî ile beraber umum onları dahi yapacak veyahut mühim ba’zılarını yapar.” Daha bunlar gibi ma’naya zarar verecek yanlışlar var. Fakat azdır.

Salisen: (İkinci mektup).. O mezkur ve ma’lûm talebesinin hediyesine karşı cevaptan bir parçadır” da var.

Beşincisi: ........... (Bana nahoş geliyor) cümlesinden sonra

İşte bu gibi esaslar için insanlardan istiğna ve tevekküle itimad edip ve kanaat ve iktisad ile amel ediyorum. İşte kardeşim, senin maddi hediyene mukabil, bu sırrımın keşfi sana ma’nevî bir hediye olsun.

Hem demişsin ki, senin şalvarınla mübadele ediyorum. Benim nâmıma kime isterseniz veriniz.

Ey Kardeşim, kabul ettim, elli yamalı bendeki senin şalvarını yine kendime verdim. Çünkü: Elli yamalı şalvarı beğenecek kendimden başka bulamadım.

Bu günlerde yanıma Ali Efendi ve Hamzazâde Muhammed Efendi geldiler. Dediler kaidenizi kırmalı “Sıddıkınız Hulûsî beyin hatırını kırmamalı” bende kaidemi kırdım, senin hatırını kırmadım.

Sâir ihvanlara husûsan Müftü Efendi ve Şeyh Mustafa ve Semerci Hüseyin ve Mevlevi Hüseyin ve Maşacı Hacı Hafız ve Müderris Mustafa ve Mülazım Edhem ve Doktor ve Bekir Sıdkı gibi dostlara selamımı tebliğ et.

Ekseri sana ettiğim hitapta, Hakkı Efendi beraberdir. Ve öyle niyyet ediyorum. Çünkü: İttifakınız ittihad derecesinde olduğundan, ikiniz bence birsiniz. Onun için, ayrı birşey yazamadığımdan gücenmesin. Şimdilik Allah’a ısmarladık. Allah’a emanet olunuz. 22 - Temmuz – 1930

Altıncısı:

....... Eserdekinin aynısıdır.


Kardeşiniz Said Nursî



Səs yoxdur