Barla Lâhikası | Mektub 68 | 75
(75-75)
YİRMİ YEDİNCİ MEKTUB’UN ÜÇÜNCÜ ZEYLİ

(Said’in bir fıkrasıdır)

(Nur Risâlelerine çok müştak ve onların mütalâasından intibaha düşen bir doktora yazılan mektubdur. Bu üçüncü zeyle çendan münâsebeti azdır, fakat kardeşlerimin fıkraları içinde bu da benim bir fıkram olsun.)

Merhaba ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimî ve aziz dostum!

Senin hararetli mektubunun gösterdiği intibah-ı ruhî şâyân-ı tebriktir. Biliniz ki mevcûdât içinde en kıymetdar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir. Ve hidemat-ı hayatiye içinde en kıymettarı, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılâb etmesi için sa’y etmektir. Şu hayatın bütün kıymeti ve ehemmiyeti ise hayat-ı bâkiyeye çekirdek ve mebde’ ve menşe olması cihetindendir. Yoksa hayat-ı ebediyeyi zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu hayat-ı fâniyeye hasr-ı nazar etmek; âni bir şimşeği, sermedî bir Güneşe tercih etmek gibi bir divâneliktir. Hakîkat nazarında herkesten ziyâde hasta olan, maddî ve gâfil doktorlardır. Eğer eczahâne-i kudsiye-i Kur’âniyeden tiryak-misal îmanî ilâçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını, hem beşeriyetin yaralarını tedavi ederler, inşâallah. Senin şu intibahın senin yarana bir merhem olduğu gibi, seni dahi doktorların marazına bir ilâç yapar. Hem bilirsin, me’yus ve ümidsiz bir hastaya ma’nevî bir teselli, ba’zan bin ilâçtan daha ziyâde nâfi’dir. Halbuki, tabiat bataklığında boğulmuş bir tabib, o biçâre marîzin elîm ye’sine bir zulmet daha katar. İnşâallah bu intibahın seni öyle biçârelere medâr-ı teselli eder, nurlu bir tabib yapar. Bilirsin ki; ömür kısadır, lüzumlu işler pek çoktur. Acaba benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, ma’lûmatın içinde ne kadar lüzumsuz, faidesiz, ehemmiyetsiz, odun yığınları gibi camid şeyleri bulursun. Çünkü ben teftiş ettim, çok lüzumsuz şeyleri buldum. İşte o fennî ma’lûmatı, o felsefî maârifi; faideli, nurlu, ruhlu yapmak çâresini aramak lâzımdır. Sen dahi Cenâb-ı Hakk’tan bir intibah iste ki, senin fikrini Hakîm-i Zülcelâl’in hesabına çevirsin, tâ o odunlara bir ateş verip nurlandırsın. Lüzumsuz maârif-i fenniyen, kıymettar maârif-i İlâhîye hükmüne geçsin.

Zeki dostum! Kalb çok arzu ederdi; ehl-i fenden envâr-ı îmaniyeye ve esrar-ı Kur’âniyeye iştiyak derecesinde ihtiyacını hissetmek cihetinde Hulûsî Bey’e benzeyecek adamlar ileri atılsın. Hem mâdem Sözler senin vicdanınla konuşabilirler. Her bir Söz’ü, şahsımdan değil belki Kur’ân’ın dellâlından sana bir mektubdur ve eczahâne-i kudsiye-i Kur’âniyeden birer reçetedir farzet. Gaybûbet içinde hâzırâne bir musâhabe dâiresini onlar ile aç. Hem arzu ettiğin vakit bana mektub yaz. Ben cevab yazmasam da gücenme. Çünkü eskiden beri mektubları pek az yazarım. Hatta üç senedir kardeşimin çok mektublarına karşı bir tek yazdım.

Said Nursî


Səs yoxdur