Barla Lâhikası | Mektub 37 | 44
(44-44)

Bahr-ı Mu’cizat, Fahr-i Kâinat Efendimiz Hazretlerinin “şu sisli asırda paslı ruhlarımızı tenvir ve tesrir eden” ve “sâik-ı hâyât-ı ebediyeleri bulunan” On Dokuzuncu Mektub’un beşinci cüz’ünü alarak, üçüncüsünü iade ettim. Fahr-i Kâinat Efendimizin mu’cizatından olan parmaklarından su akıtarak orduya içirmesine dikkat ederek derin bir tefekküre daldım. O sırada kalemim boya şişesinde idi. Yazmak vazifeme muvakkat bir fâsıla verecektim. Kalemimi tuttum, mürekkebi ile yerinde koymamak için kalemdeki mürekkeb bitinceye kadar bir-iki kelâm daha yazayım da öyle bırakayım dedim. Başladım, yarım sahife yazdım, kalemden boya kesilmedi. Bundaki hikmeti düşündüm, kalem kurudu. Sonra bir çok def’alar kalemi dikkatle boyaya batırarak yazdım, tecrübe ettim. Yarım satır, nihayet bir satıra kâfi gelebildi. Bu da Hatib-i Bağdadî’nin

sırrındaki (Hâşiye). tefekküründen mütehassıl vâkıayı andırır bir te’kid-i i’caz-ı Nebevîdir, dedim.

Sabri
-------------------

(Hâşiye): O tefekkürde bir günlük işi bir dakikada yapmış. (Bu Hâşiye, Üstadın el yazısı iledir.)

Səs yoxdur