Barla Lâhikası | Mektub 228 | 235
(235-235)

(Milas’lı Halil İbrahim’in fıkrasıdır.)

Efendim!

İsterim ki Yirmi Yedinci Mektub’un tatlı sadâları içerisinde benim de boğuk sesim çıksın, lâkin heyhat o maden-i esrar bahrinden dem vurmak haddim değil. Benim arzum ve iştiyakım, o gülistana girebilmek ve o güzel güllerden koklamak, yoksa onun tavsifinde âciz ve kâsırım. Gerçi kalbimde galeyan eden ma’nalar çoktur. Lâkin her nedense, lîsan hissiyatımızın tercümanı olamıyor.

Şu kadar diyebilirim ki, elimde mevcûd risâleler ve fihristede gördüğüme nazaran, Risâle-i Nur eczaları bir şecere-i nurânîyedir ki, dalları aktar-ı arza neşr-i envâr ediyor ve ilâ nihaye edecektir. Karanlıklı bir gecede, semadaki yıldız ve kamerler, zemin yüzünde nasıl rehberlik ederlerse, Risâle-i Nur eczaları da öyledir. Ve zulmette nura ihtiyaç ne ise, Risâle-i Nur eczaları da odur.

Bahr-i dalâlet mevceleri arasında, sefine-i Nuh (A.S.) necat verir; her kim dâhil olsa, tufan-ı maâsiden halâs bulur. Risâle-i Nur eczaları, küre-i arzın mevsim-i erbaa kütübhânesinde bir bahardır. Ve bahar kadar letafetlidir ve canbâhştır. Ve ölmüş arza o bahar vasıtası ile hayat verildiği gibi, Risâle-i Nur eczaları da ölmüş arz kulûblere taze hayat verir. Risâle-i Nur eczaları bir mürşiddir. İnsanı haksızlıktan hakka döndürür ve hayvanlıktan insaniyete ve esfel-i safilînden, a’lâ-i illiyyîne yükseltir. Otuz Üçüncü Söz’ün Yirmi Dördüncü Mektubu ve emsalleri, insanın ruhunda inşirah hâsıl ediyor. Ve kalbinde Sâni’-i Hakîm’in hikmetine karşı pencereler açıyor. Risâle-i Nur eczaları, insanın sıkıntılı vaktinde imdâdına yetişir ve teselli eder. Bu ciheti aynen gördüm. Ve elhasıl: Risâle-i Nur eczaları hakkında her ne desem, yine o Nur’a karşı sönüktür. İşte o fihristeler fihristesi böyle olunca, daha ilerisini ehli olan anlar.



Kardeşiniz


Halil İbrahim (R.H.)


Səs yoxdur