Mustafalar, Küçük Ali, mübârek ve münevver kardeşler! Mektubunuz, Büyük Ali’nin mektubu gibi acib bir hakîkatı ifade eder. O hakîkat, Risâle-i Nur hakkında haktır. Fakat benim haddim değil ki, o hududa gireyim.
Evet
ferman etmiş. Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylânî, İmâm-ı Gazâlî, İmâm-ı Rabbânî gibi hem şahsen, hem vazifeten büyük hârika zâtlar bu hadîsi, kıymetdar irşâdâtlarıyla ve eserleriyle fiilen tasdik etmişler. O zamanlar bir cihette ferdiyet zamanı olduğundan hikmet-i Rabbâniye onlar gibi ferîdleri ve kudsî dâhîleri ümmetin imdadına göndermiş.
Şimdi ise aynı vazifeye, fakat müşkilâtlı ve dehşetli şerâit içinde, bir şahs-ı ma’nevî hükmünde bulunan Risâlet-in-Nur’u ve sırr-ı tesânüd ile bir ferd-i ferîd ma’nasında olan şâkirdlerini bu cemaat zamanında o mühim vazifeye koşturmuş. Bu sırra binâen, benim gibi bir neferin, ağırlaşmış müşiriyet makamında ancak bir dümdarlık vazifesi var.
Re’fet Kardeş! Senin ile hiç olmazsa her dört günde bir kere görüşmeye ihtiyaç ve iştiyakım varken, dört sene sonra husûsî görüşebildik. Senin gibi hem kıymetdar te’sirli diliyle ve kuvvetli, letâfetli kalemiyle Risâlet-in-Nur’a çok ehemmiyetli hizmet edenler her vakit hatırımda ma’nevî muhatablarım ve hayalen yanımda hazır arkadaşlarımdırlar. Risâlet-in-Nur’un fevkalâde te’sirli intişarı nazar-ı dikkati celbetmesinden, şimdilik ziyâde ihtiyat lâzımdır.
İktisad Risâlesi’yle, Çocukların Taziyenamesi Risâleleri gönderilse münâsibdir.
Umum kardeşlerime, husûsan haslarına birer birer selâm ve dua ederim. Ve o mübârek ve kıymetdar arkadaşlarımın hatırları için hem akrabalarını, hem karyelerini, kendi akrabam ve karyem içine alıp öylece dua ederek ma’nevî kazançlarıma teşrik ediyorum.