Kastamonu Lahikası | Mektup 36 | 57
(56-58)




(36)

Âli Cenab Kardeşlerim!

Bu kusurlu kardeşinizin kusurlarını, sehivlerini görmek istemiyorsunuz, görseniz de kerimâne, âlicenâbâne setrediyorsunuz. Fakat sizin gibi hâlis ve sıddık kardeşlerime karşı kusurlarımı itiraf etmek ve söylemekle mesrûr oluyorum, mahcûb olmuyorum.

İşte binler kusurlarımdan bir kusurum da budur ki; İşârât-ül-İ’caz’ın tevafukatına dâir birinci def’a Şamlı Tevfik’le beraber baktığımız vakitte, Mucizat-ı Ahmediye bahsi sahifesi açıldı diye satırbaşında elifler on dörttür,birbiriyle muvafık nihayetindeki ( ) lar dahi sevincimin verdiği acele ile tam dikkat etmemiştik üç ( ) yı görmemiştik, ona da muvafık demiştim. O vakitten beri bakmamıştım. Benim bu sehiv ve kusurumu fihristede tashih edersiniz. Fakat bu sehiv altında İşârât-ül-İ’caz’ın hurûfâtının vaziyetinde gâyet ince ve derin bir intizam ucunu gördük, belki o kusûra keffaret olur. Şöyle ki; aynı iki sahifede yetmiş altının sahifesinin başında beş harfi ( ) dan ( ) dan başka beş harfi (bir) de ittifak ediyorlar. O sahifenin satırlarının âhirinde ( ) dan başka, yine beşi (bir) den ittifak edip, ikisi ikide tevafuk ediyor. Karşıki sahifenin satır başında ( ) ( ) dan başka on harf var,altısı (bir) de tevafuk, dördü de (iki) de tevafuk ediyor. Satırların nihayetlerinde altı tane ( ) dan başka iki tane (bir) iki tane (iki) de beraber, iki (iki), üç (dört), o iki sahifede (tâ) altı, (Sâkin elif) altı, ( ) altı, ( ) beş, sakîn elif (beş), elif (On dört).

İşte bir iki dakikada bu iki sahifedeki sehiv ve kusurumun altında, kusurumu tamir edecek mecmu-u kitabta başka bir tarzda bir derin intizamın bu ucunu gördüm. Şimdi yanımdaki Küçük Hüsrev, Hilmi, Şamlı’nın halefi Hâfız Tevfik, bunlar da bu ucu görüp derin bir hakîkatın emâresidir deyip, size yazdılar. Ben de bu kardeşlerimle ve Emin de beraber, hem selam ve hem dualarınızı istiyoruz.

Kalemi harika, hem kerâmetli Hüsrev’in bu def’a ona havale ettiğimiz Mûcizat-ı Ahmediyye zeyilleriyle beraber bizce o kadar ehemmiyeti var ki, târif edilmez. Nur ve Gül fabrikalarının bu havâlide tâ uzaklara kadar tam fütûhât..

Bu günlerde Tefsir’in ve Onuncu Söz’ün tevafukatına baktım. Kendi kendime dedim ki: Bu ziyâde tafsilât israftır, ehemmiyetli mes’eleler çoktur, vakit zayi olmasın. Birden ihtar edildi ki: O tevafuk altında çok ehemmiyetli bir mes’ele vardır. Hem madem tevafukta bir inâyet-i hâssa ve iltifat-ı Rahmanî, Risâle-i Nur’a karşı tezahür etmiş.

Ses Yok