Münâzarât ve Sünûhat gibi risâlelerdeki müjde-i nuriye ise, Risâle-i Nur tam halletti. Geniş dâire-i siyasiye yerine, yüksek bir dâire-i nuriye ile o kusuru izâle ettiği gibi, sırr-ı mahreminde, on iki on üç sene sonra “İslâmiyet’e darbe vuranların başlarında öyle müdhiş bir patlayış olacak ki, kıyamete kadar unutulmayacak” mealin-deki istihrâc-ı cifrî çok geniş bir dâirede olduğu halde, nur müjdesi sırrının aksine olarak dar bir dâirede ve husûsî bir hükûmette tatbik etmek sûretiyle, fikrim o geniş dâireyi ihata edemeyerek o hakîkatın sûretini değiştirmiş.
Halbuki o istihrâcın gösterdiği aynı tarihte, o rejimin müessisi ve başı dünyadan göçtü, darbesini yedi. Ve aynı senede, perde altında bilinmeyen ve küre-i arzın ekserini ve nev’-i beşerin kısm-ı âzamını istibdâdı altına alan bir müdhiş cereyanın düğümü ve düğmesi ve ma’nen binler başından bir başı ve en müdhişi olan o göçüp giden adam, tokat yediği aynı zamanda, daha sene tamam olmadan, o müdhiş cereyanın bütün başları ve taraf-darları öyle semâvî müdhiş tokatlara ve şiddetli fırtınalı musîbetlere tutulma-ya başladılar; kıyamete kadar azabını çekecekler ve çekiyorlar. Ve edyan-ı semâviyeye ve İslâmiyet’e ettikleri cinâyetlerin cezasını, çok geniş bir dâire-de gördüler ve görüyorlar.
Mimsiz medeniyetin pisliği ile dünyayı mülevves ettikleri için, aynı istihrâcın gösterdiği tarihte, o mimsiz medeniyetin başına da öyle bir semâvî tokat indi ki, en karanlık vahşetten daha aşağı indirdi.
Elhâsıl: Sırr-ı da çok geniş bir dâire, dar bir dâirede tatbik edilmiş. Nur müjdesi ise; dar ve ma’nevî fakat yüksek bir dâireyi, geniş ve maddî bir dâire sûretinde tasvir edilmişti. Cenâb-ı Hakk’a yüz bin şükür ediyorum ki; bu iki kusurumu, kuvvetli bir ihtar-ı ma’nevî ile ıslah etti.
sırrına mazhar eyledi.
Aziz kardeşlerim! Sakın bu fıkranın vasıtasıyla o sırr-ı mahremi fâş etmeyin ve o risâleyi de araştırmayın. Yalnız bu fıkrayı zararsız görseniz haslara gösterebilirsiniz.