Büyük Hâfız Ali’nin mektubu bizi çok mesrûr ettiği gibi tevafukata dâir keşfettiği hakîkat icmâlen haktır. Küllî olmasa da ekserisince gördüğü ma’na görünür. Ben de ayrı bir ma’na Hâfız Ali gibi hissediyordum. Bugünlerde bana kanaat geldi ki; fıtrî kendi kendine gelen tevafukat-ı Nûriye,müellifin ta’birâtındaki noksanları tekmil ve kusurlarını tashih ediyor gibi gördüm. Yüz yerde fıtrî tevâfukun tam tamına gelmesi ve bir kelimeye ihtiyaç gösteriyor, bakıyorum ki, o kelime te’lif vaktinde noksan bırakmıştım. Eğer şimdi yazsa idim o kelimeyi yazmak lazım geliyordu. Bu vak’â pek çok tekrar etti. Yüzer def’a gördüm. Demek bir vazîfesi de bana ibârenin tam ifâdesini bildiriyor.
Aydınlı Hasan’ın pek güzel kalemiyle cem’iyetli mektubu beni fevkalâde mesrûr eyledi. Cenâb-ı Hak öyle kalemleri Risâle-i Nur hizmetinde devam ettirsin. Yine Sav Köyünün diğer kardeşimiz Ahmed’in, Risâle-i Nur’un küçük ma’sûm talebelerinin hakkında haber verdiği hâdise o kadar medâr-ı sürûr ve şükrandır ki, tarif edilmez. O çok mübârek köyün başta Hacı Hâfız Mehmed′i, Ahmed′leri, Mehmed′leri gibi pek çok Risâle-i Nur’a sâhib ve nâşir veren o köy bizim için taş ve toprağıyla mübârektir.
Sorduğunuz mes’ele: Ulemâ-i Şeriât cevab vermiştir. Hayvanat birer istihale makinası olduğundan yedikleri pis şeyi temizlettirir Yalnız pis şeyin kokusu gelse mekruhtur demişler.
Bize evvelce Tâhir kalemiyle gönderilen Lem’alar aynen Hüsrev’in tarzında gâyet güzel ve şirin yazılmış. Burada çok istifâde ediliyor. Acâba o Tâhir Atabeyli Tâhir midir, yoksa Savlı Tâhir midir?