Kastamonu Lahikası | Mektup 67 | 103
(102-103)

Evet, kardeşimiz Hâfız Ali’nin Risâle-i Nur’un esâsı menbaı olan, beş yüz ayetten fazla olan âyât-ı Kur’aniyeden mürekkep (Elvird-ül-A’zam) Kurân’ının Hâfız Ali Efendi’ye akşamda gelmesiyle, gecede ve fecirde Risâle-i Nur şâkirdlerinin erkanları, kahramanları aynı gecede ve fecrinde Hâfız Ali Efendi’nin yanına gelmeleri şüphesiz o mübârek (Hizb-ül Ekberin) bir kerâmeti olduğunu biz de tasdik ediyoruz. Hem kardeşimiz Hâfız Ali’nin husûsî bir mektubunu arzu etmek münâsebeti ile, Üstadımız son mektubunda “Nur fabrikası sâhibi nasıl” diye yazmasiyle kardeşimiz Büyük Hâfız Ali’nin bu def’a yoldaki mektubunun ma’nayı işârisini bir hiss-i kablelvuku’, ile hissetmiş gibi, bu mektubu yazması ihlâsının bir nev-i kerâmeti olduğunu hissettik.

Bunların münâsebeti ile yirmi günden beri, Üstadımız musırrâne tekrar ettiği bir mes’elenin ucunda Garîb bir vakı’a gördük. Şöyle ki; yirmi günden beri bizlere ısrar ile diyordu; iki üç rızık benim rızkım içine girmiş; ben yiyemiyorum. Feyzi, birisi senin rızkın olmak kanaatim geliyor. İkisi daha var. Her halde ehemmiyetli iki misafirim olacak. Çünki ben bunu Barla’da çok tecrübe ettim. Ne vakit ehemmiyetli bir misafirim gelecek, herhalde o vakte yakın bir rızık benim rızkım içine girdiğine benim kat’î kanaatım gelmişti. Şimdi daha ehemmiyetli görüyorum, ya Isparta’dan veyahut başka yerden ehemmiyetli misafirim olacak.

Bu hâdiseyi yirmi otuz gündür musırrâne bize söylüyordu. Şimdi birdenbire hiç hâtır ve hayale gelmeyen, kardeşi Abdülmecid Efendi’nin büyük oğlu Nihat (R.H.) pederinden izin almadan bir hiss-i kabl-el vukû’ ile o dehşetli hastalık zamanında kendi parasıyla Ankara’ya gidip, merhum Abdurrahman’ın oğlu Vahdet’i görüp, “Gel berâber amcamıza gideceğiz” deyip acele olarak o geldi. Vahdet de gelmek üzeredir. İnşâallah bahara kadar Üstadımızın yanında kalacaklar.

Üstadımız diyor ki “Bu dehşetli hastalıktan sonra, neseben en ziyâde alâkadar olduğum iki birâderzâdelerim, belki eski zamanda Abdülmecid ve Abdurrahman’ın sisteminde, bir küçük Abdulmecid ve bir küçük Abdurrahman medâr-ı teselli olarak Cenâb-ı Hak feyziyle ihsan etti”.

Ses Yok