Kastamonu Lahikası | Mektup 84 | 124
(123-124)

ve öyle aşılamış ve aşılıyor ki; Risâle-i Nur dâiresi hâricinde bulunan ulemalar, belki de velîler; o siyasî ve içtimâî hayatın râbıtaları sebebiyle, hakaik-i îmâniyenin hükmünü ikinci, üçüncü derecede bırakıp, o cereyanların hükmüne tâbi olarak hemfikri olan münafıkları sever, kendine muhalif olan ehl-i hakîkatı belki ehl-i velâyeti tenkid ve adavet eder; hattâ hissiyat-ı diniyeyi o cereyanlara tâbi yaparlar.

İşte bu asrın bu acib tehlikesine karşı, Risâle-i Nur’un hizmet ve meşgalesi, şimdiki siyaseti ve cereyanlarını o derece nazarımdan iskat etmiş ki; bu harb-i umumîyi bu dört ayda merak etmedim, sormadım.

Hem Risâle-i Nur’un has talebeleri, bâki elmaslar hükmünde olan hakaik-i îmâniyenin vazifesi içinde iken, zalimlerin satranç oyunlarına bakmakla vazife-i kudsiyelerine fütûr vermemek ve fikirlerini onlar ile bulaştırmamak gerektir.

Cenâb-ı Hak bize nur ve nûranî vazifeyi vermiş; onlara da, zulümlü zulümatlı oyunları vermiş. Onlar bizden istiğna edip yardım etmedikleri ve elimizdeki kudsî nurlara müşteri olmadıkları halde, biz onların karanlıklı oyunlarına vazifemizin zararına bakmağa tenezzül etmek hatâdır. Bize ve merakımıza, dâiremiz içindeki ezvâk-ı ma’nevîye ve envâr-ı îmâniye kâfi ve vâfidir.

Umum kardeşlerime birer birer selâm ve bayramlarını tebrik ederiz.


Kardeşiniz
Said Nursî

* * *
Dinle
-