Kastamonu Lahikası | Mektup 88 | 131
(130-131)

İkincisi: Bugünlerde benim yanıma müteaddid ayrı ayrı zâtlar geldiler. Ben onları âhiret için zannettim. Halbuki ya ticaret veya işlerinde bir kesad ve muvaffakıyetsizlik olduğundan, bize ve Risâle-i Nur’a, muvaffakıyet için ve zarardan kurtulmak niyetiyle müracaat edip, dua ve istişâre istediklerini anladım.

Ben bunlara ne edeyim ve ne diyeyim? diye tahattur ettim. Birden ihtar edildi: “Ne sen dîvâne ol ve ne de onları dîvânelikte bırakıp dîvânece konuşma. Çünki yılanlar zehirine karşı tiryak tedârikiyle ve onları kaçırmasıyla meşgul ve vazifedar bir tek adam, yılanlar içinde duran ve sineklerin ısırmasına maruz olan ve sinekleri kaçırmak için çok yardımcıları bulunan diğer bir adama, yılanların ısırmasını bırakıp ona, sinekler ısırmamasına yardım için koşan dîvânedir. Ve onu çağıran dahi dîvânedir. O sohbet dahi dîvânece bir konuşmaktır.

Evet, hadsiz hayat-ı uhreviyeye nisbeten muvakkat ve fâni kısacık hayat-ı dünyeviyenin zararları, sineklerin ısırması gibidir. Hayat-ı ebediyenin zararları, ona nisbeten yılanların ısırmasıdır.

Dinle
-