Kastamonu Lahikası | Mektup 92 | 136
(135-136)

O ikisinin mektubları, sûret-i zâhiriyede benim şahsıma atf-ı ehemmiyet etmeleri gerçi muvafık değil, mübalağadır. Fakat o yanlış sûretin altındaki hakîkat, Risâle-i Nur şâkirdlerinin samîmî tesânüdlerinden süzülen bir şahs-ı ma’nevîye, Risâle-i Nur’un Kur’an’dan gelen hakîkatına karşı tam mutabık ve hak olarak sarfedilecek.

O mektublardaki ta’birât, benim gibi bir cüz’î bir ferde karşı sarfedilmiş. Benim haddimden bin derece fazla olmakla beraber, o şahs-ı ma’nevî nâmına ve Risâle-i Nur’un hakîkatı hesabına ve o ehemmiyetli ve çok muhtaç memlekette fevkalâde bir alâka ve faaliyete alâmet olmak cihetiyle kabul ettim.

Ahmed Feyzi’nin de, inşâallah Kastamonu Feyzi’si gibi, bütün kuvvetiyle Risâle-i Nur’a çalışacak bir azm ve karar sûretinde mektubunu telakki ediyoruz. Fakat mahviyeti ve tevâzu’u pek fazla ve istedikleri de pek fazla ve mektubundaki duaları da güzel olduğundan, dâimî duamızda buranın Feyzi’siyle omuz omuza girdi.

Halil İbrahim’in mektubu, belki her mektubu hem onun, hem İnce Mehmed’in nâmına kabul ediyorum. İkisine, Hüsrev’le Rüşdü gibi, bir ruh iki cesed nazarıyla bakıyorum. Cenâb-ı Hak onları muvaffak etsin ve emsalini oralarda çoğaltsın. Ve o mektubda, Risâle-i Nur’un talebelerinden Hâfız Mehmed Emin ve Mustafa Çavuş ile beraber, Siirt’li Ahmed ve Salahaddin ve İzzeddin gibi zâtlar da Risâle-i Nur’la alâkadar olduklarını bildiriyor. Biz de onlara birer birer hem selâm, hem onları da Risâle-i Nur talebeleri içinde duada teşrik edeceğiz.

Hâfız Ali’nin mektubunda, eline geçen mektubumuzu güzelce takdir ve hülâsa etmiş. Risâle-i Nur saadet-i ebediye dükkânı ve bâki elmasları sattığından; fâni, kırık cam parçaları ondan istenilmemeli, ta’biri çok güzel düşmüş.

Hem Isparta, hem Manisa’daki bütün kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyoruz ve dualarını istiyoruz. Hapishanede, Risâle-i Nur’un son kâtibi kahraman Şefik acaba sağ mıdır? Nerededir? Merak ediyorum. Halil İbrahim’den sorunuz.

* * *
Dinle
-