Endişeli Sual: Bu âhirzamanda açlık ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalâlet, bîçâre aç ehl-i îmânı derd-i mâişet içinde boğdurup, hissiyat-ı diniyeyi ya unutturup, ya ikinci, üçüncü derecede bırakmağa çalışacak diye, rivâyetlerden anlaşılıyor.
Acaba, herşeyde hattâ kaht azabında ehl-i îmân ve masûmlar için bir vech-i rahmet ve kader-i İlâhî cihetinde adâlet olduğu, bunda ne tarzda olur? Ve ehl-i îmân, husûsan Risâle-i Nur talebeleri bu musîbete karşı îmân ve âhiret hesabına ne cihetle istifade edip, nasıl davranacaklar ve mukavemet edecekler?
Elcevab: Şu musîbetin en ehemmiyetli sebebi; küfran-ı ni’met ve şükürsüzlük ve ni’met-i İlâhiyenin kıymetini takdir etmemeklikten gelen bir isyan olduğundan, Âdil-i Hakîm ni’metinin husûsan gıda kısmının, husûsan hayat noktasında en büyük ni’met olan ekmeğin hakîki lezzetini ve çok ehemmiyetli kıymetini ve ni’metiyet noktasında fevkalâde derecesini göstermekle, hakîki şükre sevketmek hikmetiyle, Ramazan gibi riyâzet-i diniyeye riâyet etmeyen şükürsüz insanlara bu musîbeti verip, aynı hikmet için adâlet etmiş.
Ehl-i îmân, ehl-i hakîkat, husûsan Risâle-i Nur talebelerinin vazifesi; bu musîbetli açlığı, Ramazan riyâzet-i diniyesinin tarzındaki açlık gibi vesîle-i iltica ve nedâmet ve teslimiyet yapmağa çalışmaktır. Ve zarûret bahanesiyle, dilenciliğe ve hırsızlığa ve anarşiliğe yol açmasına meydan vermemektir. Ve aç fakirlere acımayan bir kısım zengin ve bazı ehl-i maaş dahi Risâle-i Nur’u dinleyip, bu mecburî açlık hissiyle açlara merhamete gelip zekatla yardımlarına koşmaktır. Ve nefsini güzel yemeklerle şımartan, serkeş eden ve hevesât-ı rezile ve tuğyanlara sevkedip sarhoş eden gençler dahi, Risâle-i Nur’un irşâdıyla, bu hâdiseden merdane istifade ederek, fuhşiyat ve günahlardan ellerini bir derece çektiği ve nefislerinin zevklerini ve pisliklere karşı galeyanlarını kırdığı vesîlesiyle taate ve hayrata girip, o hâdiseyi kendi aleyhlerinden çıkarıp, lehlerinde istimal etmektir.