Kastamonu Lahikası | Mektup 116 | 171
(170-173)

(116)
BİRKAÇ BÎÇÂRE GENÇLERE VERİLEN BİR TENBİH, BİR İHTARNAMEDİR
(Bu def’adan evvelce size gönderilen gençler îkaznamesinin bir tetimmesidir)

Bir gün yanıma parlak birkaç genç geldiler. Hayat ve gençlik ve hevesât cihetinden gelen tehlikelerden sakınmak için te’sirli bir ihtar almak istediler. Ben de eskiden Risâle-i Nur’dan meded isteyen gençlere dediğim gibi onlara dedim ki:


Sizdeki gençlik kat’iyyen gidecek. Eğer siz dâire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zayi’ olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik ni’metine karşı bir şükür olarak iffet ve taatte sarfetseniz, o gençlik ma’nen bâki kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebeb olacak.

Hayat ise, eğer îmân olmazsa veyahut isyan ile o îmân te’sir etmezse; hayat, zâhirî ve kısa bir zevk ve lezzetle beraber, binler derece o zevk ve lezzetten ziyâde elemler, hüzünler, kederler verir. Çünki insanda akıl ve fikir olduğu için, hayvanın aksine olarak hazır zamanla beraber geçmiş ve gelecek zamanlarla da fıtraten alâkadardır. O zamanlardan dahi hem elem, hem lezzet alabilir. Hayvan ise fikri olmadığı için, hazır lezzetini geçmişten gelen hüzünler, gelecekten gelen korkular, endişeler bozmuyor. İnsan ise eğer dalâlet ve gaflete düşmüş ise, hazır lezzetine geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen endişeler o cüz’î lezzeti cidden acılaştırıyor, bozuyor. Husûsan gayr-ı meşrû ise, bütün bütün zehirli bir bal hükmündedir.

Demek hayvandan yüz derece, lezzet-i hayat noktasında aşağı düşer. Belki ehl-i dalâletin ve gafletin hayatı, belki vücûdu, belki kâinatı; bulunduğu gündür. Bütün geçmiş zaman ve kâinatlar, onun dalâleti noktasında ma’dumdur, ölmüştür. Akıl alâkadarlığı ile ona zulümatlar, karanlıklar veriyor. Gelecek zamanlar ise, i’tikâdsızlığı cihetiyle yine ma’dumdur. Ve ademle hasıl olan ebedî firaklar, mütemadiyen onun fikir yoluyla hayatına zulümatlar veriyor.

Eğer îmân hayata hayat olsa; o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar îmânın nuruyla ışıklanır, vücûd bulur. Zaman-ı hazır gibi, ruh ve kalbine îmân noktasında ulvî ve ma’nevî ezvâkı ve envâr-ı vücûdiyeyi veriyor. Bu hakîkatın İhtiyar Risâlesi’nde Yedinci Rica’da îzahı var. Ona bakmalısınız. İşte hayat böyledir.

Hayatın lezzetini, zevkini isterseniz, hayatınızı îmânla hayatlandırınız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz. Her gün ve her yerde, her vakit vefiyatların gösterdikleri dehşetli hakîkat-ı mevt ise, size başka gençlere söylediğim gibi bir temsil ile beyan ediyorum.

Dinle
-