Hâfız Ali’nin mektubunda, İslâmköyü’ndeki hocalara muhabbete ve dostluğa karar vermesi bizi memnun eyledi. Evet İslâmköyü, nasılki Risâle-i Nur’a pek ziyâde alâkadarlıkta imtiyaz ve sebkat kazanmış. Öyle de ben orada iken, sâir hocalara nisbeten İslâmköyü hocaları dahi daha ziyâde insaflı ve Risâle-i Nur’u takdir ettiklerini gördüğümden, bu havalideki hocaların lâkaydlıklarına karşı onları hüsn-ü misâl gösteriyorum. İnşâallah onlardan zarar gelmez. Ben İslâmköyü’nü Nurs Köyü gibi biliyorum, o hocaları da akrabam nazarıyla bakıyorum, onlara da selâm ediyorum. Evet onların insafı ve Risâle-i Nur’a karşı dostluklarıyla, Nur Fabrikası o köyde dağdağasız teessüs etti tahmin ediyorum.
Ey Sabri kardeş! Başın sağ olsun. Cenâb-ı Hak o vâlidemizi mağfiret eylesin! Âmîn. Benim, karâbet-i nesebiyeyi ihsas eden parmaklarındaki nişan ve bu yedi-sekiz sene Abdülmecid’den daha hararetli fa’alane kardeşlik vazifesini yaptığınızdan, elbette senin merhûme vâliden benim de vâlidemdir. Onu da, vâlidem yanına ma’nevî kazançlarıma ve duâlarıma hissedar ediyorum. Cenâb-ı Hak sana sabr-ı cemîl ihsan ve o merhûmeyi de garîk-i rahmet eylesin! Âmîn.