Kastamonu Lahikası | Mektup 187 | 304
(303-304)

(187)

Ramazan-ı Şerif’ten bir gün evvel gizli zındık düşmanlarım tarafından kuvvetli ihtimal verdiğimiz ve doktorun tasdikiyle bir zehirlenmek hastalığı ile hararetim doktorun ihbariyle kırk dereceden geçmeye başlamış iken adliye müddeiumumîleri ve taharri komiserleri menzilimi taharriye geldiler.


Ben sonra başımıza gelen bu dehşetli taarruzu bir hiss-i kablelvuku’ ile anlayarak ve şiddetli zehirli hastalığımıda ölüme gidiyor diye Isparta Vilayeti’nde kıymetdar kardeşlerim kucaklarında teslim-i ruh edip o mübârek toprakta defn olmamı kalben niyâz ettim. Ve Hizb-i Kur’ânî’yi açtım. Birden bu âyet-i kerime



karşıma çıktı. Bana bak dedi. Baktım; üç kuvvetli emâre ile ma’nayı işâri cihetinde bana teselli veriyor.

Şimdi başımıza gelen bu musîbeti hiçe indirdi. Ve Isparta’ya mevkufen beşinci nefyimi, o kalbî duâmın kabul olmasına delil eyledi.

Birinci Emâre: Şeddeler sayılır, hesab-ı ebcedî ile binüçyüzaltmışiki ederek bu senenin arâbî aynı tarihine tevâfuk edip der:

Sabreyle! Başına gelen kâzâ-i Rabbâniye teslim ol. Sen inâyet gözü altındasın, merak etme. Gecelerde yaptığın tesbihat ve tahmidât’a devam eyle.

TAHLİL: Üç ( ) altı yüz; dört ( ) iki yüz; bir ( ) bir ( ) yüz; bir ( ) bir ( ) bir ( ) iki yüz on; dört ( ) bir ( ) yüzelli; üç ( ), bir ( ) bir ( ) kırk; bir ( ) dokuz ( ) bir ( ) bir ( ) dört, ( ) altmış iki eder; yekûnu (1362) bin üç yüz altmış iki ederek, bu senenin aynı tarihine ve başımıza gelen musîbetin aynı dakikasına tam tamına tevâfuku, kuvvetli bir emâredir.

İkinci Emâre: Bu âyetin ma’nası tam tamına, hakkımda, me’mûlümün çok fevkinde aynen müşahede ettim ve üçüncü emârenin beyânına şimdilik lüzum olmadığından yazdırılmadı.

Said Nursî

* * *
Ses Yok