Barla Lâhikası | Mektub 20 | 27
(27-27)

Risâletü’n-Nur, Mektûbâtü’n-Nur’un mütalâası, tahrir edilmesi, neşr ve tebliğe alâ-kadr-il istitâa çalışılması gibi emr-i hayr-ı azîme havl ve kuvvet-i Samedanî ve inâyet ve lütf-u Rabbânî ile muvaffak olduğum zamanlar ki: Bu evkatta evvelen ve bizzât bu fakir istifade, istifâza, istiâne etmiş oluyor. Bu itibarla mezkûr saatları çok mübârek tanıyor, firakına acıyor, o yaşayışın devamını, tekrarını, kesilmemesini ez-can ü dil arzu ediyorum.

Fakat ne çâre ki: İğtinam edebildiğim kısacık vakitlerde zihnimi safileştirip Nurların karşısına, dolayısiyle Kur’ân’ın mu’cizeleri mecmûasına ve aziz, muhterem Üstadımın medresesine ve ol Seyyid-ül Kevneyn Peygamberimiz Efendimiz (A.S.M.) Hazretlerinin ravza-i saâdetlerine ve nihayet Rabbül Âlemîn Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin huzur-u lâmekânîsine çıkıyorum. Bu sebeble cidden o Nurlarla iştigal etmediğim zamanlar, keşki enfas-ı ma’dude-i hayattan olmaya idiler diyorum.

Hulûsî


Səs yoxdur