Barla Lâhikası | Mektub 34 | 41
(41-41)

Yirminci Mektub’u yazarken vaktimin adem-i müsaadesi cihetiyle çabuk yazmağa fazlaca sa’y ettiğimden sathî bir nazar ve kırâat edildi. Derince düşünüp zihnimde takarrur ettiremedim ise de, müsaade-i fâzılâneleri ile şu hakîkatı arza ictisar ediyorum ki; bu mektub-u azîm-ül mefhum, şimdiye kadar tesyâr buyurulan umum Nur Risâlelerinin, hülâsat-ül hülâsa zübdesi ve menba’-ı amîkı olduğuna müşahedemle beraber, tafsilât ve teşrihat hususunda dahi zevil-akıl olanlar için, ibare-i Arabî ile tahrir buyurulan ve yedi fıkra-i ma’nidar ve Türkçe meâllerinde münderic olduğuna kanâat-ı kâmilem mevcûd bulunduğunu arz ile başkaca bir arzu daha uyandırdı ve dedim: Âh Huda-yı Müteâl ve Vâhibü’l-A’mal ve’l-âmâl Hazretleri tevfikat-ı Samedanîsini ihsan buyursa da, Üstad-ı Âlîkadrimden “fenn-i ilm-i Kelâm”ı taallüm ile tefeyyüz edebilsem, dedim ve bu arzu kalb-i bendelerîde ilel-ebed merkûz kalacaktır ki, bu da kıymet-i bîpâyanını hissedip ulviyet ve kudsiyetini hakkıyla ifadeden âciz bulunduğum Yirminci Mektub-u mergûbdan mütevelliddir.

Sabri


Səs yoxdur