Barla Lâhikası | Mektub 47 | 54
(54-54)

(Yine şu fıkra Sabri’nindir)

“Ma’rûzat-ı husûsiye”: Şu ondördüncü asr-ı Muhammedîde (A.S.M.) marziyat-ı Rabbânîye ve tebligat-ı Ahmediyeyi bihakkın îfa ve icra ve i’lam ve infâz eden elhak “matla’-i şems-i füyûzât” ta’biriyle tavsif ve ta’zime mâsadak bulunan “Nur” risâle-i ferîdelerinden ruh-u âcizîye in’ikas eden ve sermaye-i kemterânemden olmayıp sırf Risâletü’n-Nur’un füyûzat ve lemeâtından derip, çatıp yazdığım arîzalarım, mahzâ bir eser-i hüsn-ü teveccüh-ü kerîmaneleri olarak, Risâletü’n-Nur sırasına idhal edilmesi hicabımı intâc etmiştir. Zîra bahr-i muhîta nisbeten bir cedvel hükmünde bile olamayan, bu abd-i âcizin pürkusur ifadeleri öyle bâlâ bir mevki’de yer tutacak bir mâhiyette olmadığı aşikârdır. Umarım Cenâb-ı Kibriyâ’dan ki: Karîn bulunduğu nevvâr ve ziyadâr Sözler’in nur ve ziyâlarından müstefid ve ziyadar ola.

Sabri


Səs yoxdur