Barla Lâhikası | Mektub 65 | 72
(72-72)

(Şu fıkra aklen Hulûsî, kalben Sabri, vicdanen Husrev hükmünde olan Re’fet Bey’in mektubudur)

Bu def’a Süleyman Efendi vasıtasiyle Yirmi Beşinci Söz’ü, tashih olunmak üzere huzur-u âlînize takdim ediyorum. İ’caz-ı Kur’ân elhak bir şâheserdir. İhtiva ettiği hayret-bahş hakâik itibariyle âsâr-ı âliyenizin en mühimmidir. Mu’cizat-ı Ahmediye’yi okudum. Çok mükemmel ve ruha ulviyet ve inkişaf bahşeden çok kıymetdar bir eserdir. Şu kadar ki, mu’cizat-ı Ahmediyenin en büyüğü Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân olduğuna göre, i’caz-ı Kur’ân’ın ruhumda husûle getirdiği tebeddülât ve münderecatından ettiğim istifade çok azîmdir. Bu eserinizle

âyet-i celilesinin muhtevî olduğu şümûllü ve pek azametli olan maânî-i ulviye isbat edilmiş oluyor. Bugünkü terakkiyat-ı fenniye ve ihtirâât-ı beşeriyeyi kendi mahsûlât-ı fikriyeleri addeden ve bir hazine-i hakâik olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ı mühmel bırakarak Avrupa’dan ilim ve irfan dilenciliği yapan ve akıllı geçinen gâfiller, beşerin dünyevî ve uhrevî saâdetini te’min edecek maâliyat ve desâtir-i muazzama ile memlû bulunan bu âsâr-ı muhteşemeyi bir nazar-ı insaf ve bir teyakkuz-u ârifâne ile mütalâa etselerdi, dalmış oldukları hâb-ı gafletten pek çabuk uyanacaklardı. Fakat heyhât, bizler arpa anbarı içinde açlıktan ölen tavuklara benzeriz. Elimizde bir mecmûa-yı hakâik dururken ona karşı göz yumar ve başkalarından istiâne ederiz. İ’caz-ı Kur’ân’ın yüksekliği hakkında ne yazsam azdır. Kalemim onu tavsiften âcizdir. Kudret-i kalemiyem olsaydı hakkını vermeye çalışırdım; olmadığı için âcizâne olarak sözümü kesiyorum. Kemâl-i hürmetle mübârek ellerinizden öper ve hizmet-i Kur’ân’da sâbit olmam hakkındaki duânızı taleb ve istirhâm ederim, efendim.

Re’fet


Səs yoxdur