Barla Lâhikası | Mektub 71 | 78
(78-78)
Ey Üstad!

Yirmi Yedinci Söz, müslümanları sa’y ve gayretin u bu ulvî dinin hizmetine teşvik ediyor. Bu risâle sanki ufukta bir hedef, ehl-i îman için de bir rehber.

Evet bu söz, kalbler içinde bir iştiyak, iştiyak içinde bir nur olmuş. Otuz Üçüncü Mektub ise otuz üç penceresiyle beraber, hakîkat mayesiyle yoğrulmuş bir varlık. Bu kıymetli eser, ulviyet ve kudsiyet içinde, kuvve-i idrâkiyesiyle hissiz beşere hassasiyet; ve gaflet perdelerinden hakîkatı görmeyen nazarlara kuvvet; hakperest ehl-i îmana ise, ulviyet bahş ediyor.

Hadsiz ihtiyaçlara düşen, zâhire aldanarak maddiyata saplanan ve kendini lâkaydlık içinde ye’se düşüren zavallılar, bu mukaddes eserin karii olsunlar, anlasınlar ki; nereye giderlerse, nereye bakarlarsa bir Hâlık-ı A’zam’ın, bir Rahîm-i Rahman’ın dâiresinden, hududundan, kanunundan ve idaresinden hârice çıkamazlar. Her mevcûdiyet, her vâkıa, her tahavvülât, her inâyet, her iltifat bir Kadîr-i Zülcelâl’in yed-i zaptındadır.

Demek oluyor ki, en ufak bir zerrede, Sânii ilân ettiği cihetle, koca bir kâinatın saltanatının küçük nümunesi mevcûddur, denilebilir.

Zekâi


Səs yoxdur