Barla Lâhikası | Mektub 97 | 104
(104-104)

(Re’fet’in fıkrasıdır)

Muhterem ve çok kıymetli Üstadım Efendim!

YirmiDokuzuncu Mektub’un Sekizinci Kısmı’nın Remzini dikkatle okudum. İhtiva ettiği hârika-nümâ rumuzât ve o rumuzâtın ifade ettiği yüksek hakâik, fakire azîm istifadeler te’min etti. Ve beni derin derin tefekküre ve teemmüle sevk eyledi. Çocukluğumdan beri hakâik-i dîniyeye çok merak eder ve her fırsattan istifade ederek tedkikat ve tetebbuatta bulunurdum. Ne yazık ki, emelime muvaffak olamazdım. Bu sebebden yeis ve nevmîdiye dûçar olurdum. Nâmütenâhî şükürler olsun ol Hallak-ı Azîm’e ki, zât-ı âliye-i fâzılaneleri gibi, her asırda emsâline ender tesâdüf olunan bir dâhî-i a’zama bizleri mülâki kıldı da, otuz seneden beri ruhumun çok büyük iştiyak ve tahassürle beklediği bir üstad-ı muhtereme nâil eyledi.

Mâdem şimdiye kadar böyle hakîkatler hiç bir eserde görünmemiş ve işitilmemiştir; yazılması çok muvafıktır ki, okuyan her ehl-i îmanın, Kur’ân-ı Hakîm’in hazâin-i nâmütenâhiyesinden bir kısım cevâhiri elde etmek sûretiyle, hem ağniyâ-i ma’nevîye adedine dâhil olsun ve hem de künûz-u mahfiyeye ıttılâ kesbetmek gibi, ruh-u beşerin en büyük ihtiyacatını tatmin etmiş bulunsun. Hülâsa, tevâfukat ve rumuzat-ı Kur’âniye, tebşirat-ı azîmeyi ihtiva etmesi itibariyle, kemâl-i hassasiyetle takib ve tedkik olunmaktadır. Bundan dolayı nihayetsiz hürmet ve ta’zimatımı arzeder ve mübârek ellerinizden öperek, Cenâb-ı Hakk’ın bize inkişâf-ı kalbî ihsan buyurması hususundaki duâ-yı hayriyelerini istirham eylerim, sevgili Üstadım Efendim.

Re’fet

Səs yoxdur