Barla Lâhikası | Mektub 151 | 158
(158-158)

(Sabri’nin bir fıkrasıdır)

Eyyühe’l-Üstad!

Eyyâm-ı baharın her bir gününün, birer letâfet ve taravet-i bîmisali ve acib tebeddülü; Fâtır-ı Akdes Hazretlerinin nihayetsiz kudret ve azametîni irae eylediği gibi, deryâ-yı Nur’un da bînazir ve hayret-bahş bir baharı; Minhaclar, Mirkatler, İstiazeler ve emsali lâtif, şirin, nurânî ezhar ve esmâr-ı bînihayeleri, ehl-i îman ve tevhide tâze hayat bahşediyorlar. Bu Nurlar öyle ma’nevî gıdalar ki, herkesi, her an doyurmağa kâfi ve bu elmaslar öyle kıymetdar birer rida’lardır ki, herkesi her zaman ısıtmağa vâfidir.

Aziz büyük üstadım! Bu risâleleri okudukça ruhum güller gibi açılıyor, hayat-ı fâniyeden gelen âlâm ve meşakkati kaldırıp atıyor. Yerine, kanâat gibi bir kenz-i mahfîyi iddihar ediyor. Ve diyorum: “Ey ruh! Şimdiye kadar ma’nevî taleb ve arzularını te’min eden Nur fabrikasının elmas ve cevherlerinden her birerlerinin ayrı ayrı kıymet ve zarafetlerini görünce, bundan daha kıymetdar bir eser olamaz deyip, sen halen, ben kalen hükmediyorduk. Envâr-ı Kur’âniye ve reşehat-ı Furkaniye ve lemeât-ı bekâiyenin işte nihayeti yokmuş. Elhamdülillâh hakâik-i Kur’âniyeden yevmen feyevmen nasibedar oluyoruz ve olacağız inşâallah. Hemen Cenâb-ı Kibriya, şu enhâr-ı kevseri, hayat-ı bâkiye harmanı olan mahşere kadar akıtsın.. âmîn..

Üstadım Efendim, bugün harekât-ı mâziyem ile ahvâl-i hâzıramı mukayese ciheti ihtar edildi. Alâ kadri’l-istitâa tedkik ettim. Neticede ahvâl-i hâzıramı -hamden sümme hamden- sıklet cihetinde pek hafif ve kıymet hususunda pek ağır buldum. Harekât-ı sâbıkam ise bunun hilâfınadır. Elhamdülillâh Cenâb-ı Feyyaz-ı Hakîki, âciz, fakir, muhtaç kullarından rahmet-i Rabbânîyesini esirgemedi.

(Armut piş ağzıma düş) kabilinden her nevi malzeme-i cerrâhiye-i ruhiyeyi, hâzık bir operatörle beraber ihsan buyurdu. Eğer bizler, bu ameliyatı görmeseydik ve bu nurlu ve zevkli, şevkli ihrama girmeseydik, hubb-u câh yüzünden acaba hangi bid’attan geri duracaktık.

İşte lâyuadd ve lâyuhsa Nurların bîpâyân füyuzatı, zümre-i muvah-hidîni medyun-u şükran bırakmıştır.


Hemen Cenâb-ı Hak cümle ümmet-i Muhammed’i (A.S.M.) envâr-ı Kur’âniyeden müstefid ve hakîki muvahhidîn sınıfına ilhak ve şimdiye kadar gafletle geçirdiğimiz zamanlardan, defter-i a’malimize yazılan seyyiatımızı, rahmetiyle afv buyursun, âmîn.

Hulûsî-i Sâni Sabri


Səs yoxdur