Barla Lâhikası | Mektub 187 | 194
(194-194)

(Zekâi’nin fıkrasıdır.)

Kalbim derin bir ihtiyaç ve iştiyak içinde, şu mübârek günlerde, Üstadımın ziyaretini arzu ediyor. Nasılki yaz günlerinin sıcak demlerinde bil’umum nebatat yağmura ihtiyaç hissederse, Zekâi de üstadımın nasihatlarına ve telkinlerine öylece müştak ve muhtaçtır.

Üstadım, eyyam-ı mübâreke pek çabuk gelip geçti. Benim gibi ma’nevî yaralarından mecruh biçâreler, böyle mübârek günlerde, elbette kusurlarının afvını ve meşru emellerinin husûlünü, Hallak-ı Âlem’den temenni ve niyaz etmişlerdir. Cenâb-ı Allah mâh-ı gufrânın kudsiyeti hürmetîne kusurlarımızı afv ve mağfiret eylesin. Âmîn.

Sevgili Üstadım, bu def’a üç gün izinle Atabey’e gidip, ebeveynimi ve âhiret dostlarımızı ziyaret ettim.

Ah Üstadım, ba’zan zâhirî hâdisat insanı çok düşündürüyor. Gayr-ı ihtiyarî, ruhu garîb ve rikkatle karışık bir ızdıraba düşürüyor. Bu anlarda hayatın kararsızlıklarından mütevellid ye’s, bizi müteessir ediyor. Şefkat ve merhamete hasret çekiyoruz.

Üstadım! Öyle zannediyorum ki, âcizleri, hayatın ihtilâta mecbûr eden ahvâlinden uzaklaşamadıkça, kalbim ârâmgâh-ı lezzetinde tam bir sükûnu bulamıyacak. İnşâallah duânızın himmetiyle, o anlara da selâmetle vâsıl olacağım. Bu hissiyatımı îzah etmek, anlaşılmış bir ruh için zâit değil midir?

Aziz Üstadım! Emsal-i kesîresiyle Üstadımızın riyaseti altında, müşerref olmaklığımızı dilediğim îd-i fıtrınızı tebrik vesilesiyle takdim-i ihtirâmât eyler, muhterem ellerinizden ve ayaklarınızdan öperim, sevgili Üstadım.

Günahkâr talebeniz

Zekâi


Səs yoxdur