Barla Lâhikası | Mektub 231 | 238
(238-238)

(Ehl-i dünyanın Üstadımız hakkındaki asılsız üç vehimleri münasebetiyle, bir kardeşimizin ettiği sualine karşı cevabdır)

Üstadımız Barla’da kimsesiz kaldığı için, mütalâa edecek kitabları olmadığından, dünyadan ümidini kesip, âhiret noktasından îman cihetinde, kendi nefsiyle olan mükâlemelerini, düşündüklerini çok def’a “Ey nefsim! Ey nefsim!” diye kaleme almış. Ne vakit o vaziyetten, o belâdan kurtuldu. Buraya geldi, altı ay zarfında oradaki altı gün kadar bir şey yazmadı. Zâten neşriyat yapmıyor. Ancak kendi nefsi için nota nev’inden kaydettiği mesaili, îman cihetinde vesveseye düşmüş bazı has dostlarının istemelerine binaen, güçlükle onlar alıp mütalaa ediyorlar. Yazdığı en mühim bir eseri; bir müdür, vesveseli ve onun hakkında muannid bir vâliye şikayet tarzında vermiş. O muannid vali tedkikatında, bu eserde ve bunun neşriyatında siyasete taalluk edecek bir cihet yoktur, sırf mesail-i îmaniyeye âidtir diye hakîkatı anlamakla, o müdürü tekdir etmiştir.

Hem hocamız tarîkat zamanı olmadığını, mütemadiyen dostlarına söylüyor. Îmanı kurtarmak zamanıdır diyor. Buna delil, dokuz senedir hiçbir kimseye tarîkat talim etmemesidir. Yalnız mezhebi Şafiî olduğu için, namazdan sonraki tesbihatı biraz fazlacadır. O fazlalıkta otuzüçer tesbihattan sonra mezheb-i Şafiî’de sünnet olan bazan on, ba’zan otuz üç ve üç def’a da salâvat okumaktan ibarettir. Husûsi ibadetinde yanına hiçbir kimseyi bırakmaz, en has hizmetçisi de yanına giremez ve diyor ki: “Ben şeyh değilim, ancak bir hocayım. Eskiden dünyaya karıştığım için günahlarım çoktur. Onlara istiğfar ediyorum.” diyor. Üstadımız hakkında ehl-i dünyanın ve ehl-i hüküm tarafından çok def’a “Ne ile yaşıyor?” diye endişekârâne soruluyor. Bu sual altında acaba başkaların hediye ve sadakalarıyla mı yaşıyor deniliyor.

Elcevab: Bizler dâimî hizmetindeyiz. Hiçbir kimsenin sadaka ve hediyesini ihtiyarı ile kabul etmez. Mecbûr kaldığı zaman, mukabilini vermek sûretiyle alır. Barla’da köy halkı az olduğundan men’ edip kendini kurtarıyordu. Buraya geldikten sonra Barla gibi “Ben bir şey istemiyorum” diye olan musırrâne redde muvaffak olamadı. Hatırları kırılmayacak bazı dostların getirdikleri yemekleri birkaç def’a yedi. Sonra birden bire, hasta olmadığı halde iştihası tam kesildi. Bizim kanaat-ı kat’iyyemiz geldi ki, başkasının hediye ve sadakasını yedirmemek için, ma’nevî bir ihtar ve bir itabdır.

Evet iki sene evvel, bütün Ramazanda üç ekmek, bir okka pirinç ona ve dört kedisine kâfi geldiği gibi; bir sene evvel üç fırancala, bir Ramazan yine kâfi gelmişti. Bu Ramazan-ı Şerif’te otuz günde, yarım okka yoğurtla, yarım okkadan daha az pirinç ve dört kuruşluk bir fırancala yediğini (yalnız biriki kupa çay içmek ve iftar zamanında bir çay kaşığı bal yemek müstesna) başka bir şey yemediğini bizzât müşahede ettik. (Haşiye).

Hem dâimî hizmetinde olan bir arkadaş Rüşdü Efendi, üç okkası beş kuruşa satılan ufak balıklardan güzelce kızartılmış üç tane getirmişti. Bunları üstadımıza yedirmek için ısrar etti. Hem Rüşdü Efendi’nin hatırını kırmamak, hem de balıkları sevdiği için yedi. O balık yüzünden beş saat mütemadiyen sancı çekti. Bu sancı başladıktan üç saat sonra, Rüşdü Efendi’ye dedi ki: Hüsrev’deki paramdan balığın fiatını al, sancı devam ediyor, dediği halde balıkların fiatını almadığı için, iki saat daha devam ediyor. En nihayet dedi ki: Aman parayı al, beni bu sancının verdiği azabdan kurtar. Rüşdü Efendi balığın fiatını aldığı dakika, sancı birden bire kesildi. Biz üstadımızın halinden, vaziyetinden, bu acib hali aynen gördük. İşte üstadımız hakkında, ne ile yaşıyor diyenler, hatâlarını tashih etsinler.

Bekir, Re’fet, Hüsrev, Rüşdü
-----------------------------
(Haşiye): Üstadımız has hizmetçilerinden başka, hiç kimseyi ihtiyarı ile kabul etmez. Hatta dâimî hizmetinde bulunan iki üçümüzün beraber bulunduğunu istemez. Şimdiye kadar hizmet edenlerden mâadâsını, beş on günde bir def’a bile kabul etmez, geri gönderir. Eski zamanını düşünüp, şimdi dahi siyasetle ve ahval-i âlemle münâsebetdar olduğunu tevehhüm edenlerin, asılsız vehimlerini kat’i reddedecek şu halidir ki; onüç sene evvel, günde belki dokuz gazete okurken, dokuz senedir biz şehadet ediyoruz ki, bir tek gazeteyi bile ne okudu, ve ne de okutturdu, ne istedi ve ne de arzu ettirdi.

Münavebe ile Yanında bulunan Süleyman Rüşdü
Münavebe ile Yanında bulunan Husrev
Münavebe ile Yanında bulunan Re’fet
Sekiz senelik arkadaşı Bekir
Barla’da dâimî hizmetkârı Mustafa Çavuş
Sekiz senelik hizmetinde bulunan bir arkadaşı Barla’lı Süleyman

Səs yoxdur