Barla Lâhikası | Mektub 234 | 241
(241-241)

(Âhiret hemşirelerimizden ve Risâle-i Nur talebelerinden Müzeyyene’nin fıkrasıdır.)

Muhterem Üstadım!

Şu fâni dünyanın elemlerine gark olan gözlerim, sizin feyizli, nurlu Sözlerinize ve te’sirli ve şifalı risâlelerinize, can u gönülden merbut oldukça ve okudukça, risâleleriniz ne kadar büyük bir mürşid olduğunu hiçbir şeyle tarif edemem.

Evet şu dünyaya, şu zamana çöken zulmet ve gaflet perdelerini Sözleriniz yırtıyorlar, parçalayıp o zulmeti ve gafleti dağıtıyorlar. Hangi akıl var ki, hakîkat perdesini görüp de, o hakîkat perdesinde nur-u hakîkat parlarken, onlara gözünü yumup, zulmet perdesine atılmış olsun. Ben de inşâallah zulmete atılmam. Artık güçlükle bahtiyar olup da tekrar bedbaht olamam.

Üstadım, ben sâir kardeşlerim gibi sizden bizzât ders almaktan mahrumum. Fakat haftada veya bir ayda, âlî Sözlerinizden gıyabî bir ders alıyorum tasavvuru ile dinliyorum. Güya bizzât sizden ders alıyorum. Bütün gün ehl-i İslâmın selâmetini ve şu hâlimin zulmetten nura dönmesini, siz başta ve önde, biz arkada Cenâb-ı Hakk’a yalvaralım. Cenâb-ı Mevlâm hayırlısıyla ihsân buyursun. Fazla söylemeye lîsanım, aczim, kusurum bırakmıyor. Kusurumuzu Üstadımıza itiraf ediyorum.

İnşâallah risâlelerin te’siri ile bir gün olur da, müstakim Lütfü Efendi gibi, ehl-i takva kardeşlerimiz misillü biz dahi gayr-ı ihtiyarî ve istemeyerek işlediğimiz ahvalden, Sözlerinizin irşadı ile kurtuluruz. Zekâi kardeşimizden On Yedinci Söz, On Sekizinci Mektub, Yirminci Mektub ve Otuz Üç Pencereli nurlarla parlayan kıymetli risâleleri aldık. Mütalâa ediyoruz. Hakîki üstadımız olan Hazret-i Kur’ân elimizdedir.

Müzeyyene


Səs yoxdur