Barla Lâhikası | Mektub 265 | 272
(272-272)

(30 Mayıs 1934 Çarşamba)


Aziz, Sıddık, Müdakkik, Meraklı Kardeşim Re’fet Bey!

Senin bende, bir üstadın, bir kardaşın, bir dostun var. Üstadını her risâle içinde görüp, görüşürsün. Kardaşını sabah akşam dergâh-ı İlâhîde ma’nen ve hayâlen o, seni duâ ile gördüğü gibi, sen de onu o sûretle görebilirsin. Bendeki dostunu görebilmek için, buraya gelmekle zahmet çekme. Çünkü, o dostun ziyarete liyâkatı yoktur. O bir, siz çoksunuz. İnşâallah o gelir, sizi orada ziyaret eder. âyetine dâir şimdi cevab vermeye vaktim müsait değil. Sıhhatını bilmiyorum, fakat rivayet ediliyor ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş ki: “Oğlan çocuğunu seviniz.” Demişler: “Kızları ne için istisna ettin?” Ferman etmiş ki: “Kızlar kendi kendini sevdirirler, onlar fıtraten sevimlidirler.” Evet kız, şefkat ve cemâlin mazharı olduğundan, erkek çocuğundan daha ziyâde sevilir. Bâhusus bu zamanda ebeveyn hakkında kızlar daha mübârektir. Çünkü tehlike-i diniyeye çok ma’rûz olmuyorlar.

İkinci sualin: İbrahim Hakkı, “Cû’ ism-i a’zamdır” demesinin muradını bilmiyorum. Zâhiren ma’nasızdır, belki de yanlıştır. Fakat ism-i Rahman mâdem çoklara nisbeten ism-i a’zam vazifesini görüyor. Ma’nevî ve maddî cû’ ve açlık, o ism-i a’zamın vesile-i vüsûlü olduğuna işâreten mecâzî olarak, Cû’ ism-i a’zamdır, yâni bir ism-i a’zama bir vesiledir, denilebilir.

Mübârek hânenizdeki ma’sûmlara duâ ve ders arkadaşlarına umumen selâm ediyorum.


Kardeşiniz

Said Nursî


Səs yoxdur