Barla Lâhikası | Mektub 282 | 289
(289-289)

Aziz, Sıddık, Muhlis (Hâşiye). Kardeşim ve Hizmet-i Îmaniyede Metîn, Hakîkatdar Arkadaşım!

Evvelâ; sizi nurların neşrinde ve vâizlerin diliyle ders vermenizde ve benim bedelime, benim borcum olan o memleketimde, nurlarla o hem-şerilerime yardım ve imdat etmekde, rûh-u cânımla tebrik edip, bin bârekallah derim.

Sâniyen: Hadsiz hamd ve şükür ederiz ki, pek az sıkıntı ve zah-metlerle Nurların pek çok fütühatı geniş dâirelerde tezâhür etti ve ediyor. Husûsan mekteplerde...

Salisen: Orada Nurlarla alakadar yeni arkadaşlarımıza çok selam ve muvaffakiyetlerine duâ ederiz. Ve husûsan Hoca Kâsım’a selamımla der-siniz: Risâletünnur medrese mahsulü olmasından, herkesten evvel hocalar ona koşmak ve sâhip çıkmak lazım iken, geri kalıyorlar ve mektep muallimleri felsefeye Nurun tokatları için, tenkid etmek değil, belki kemâl-i takdir ve tasdikle nurlara sarılmaları ve sâhip çikmâları ehemmiyetli bir hadisedir. İnşâallah Hocalar dahi, yakında kendi mal-larına koşacaklar.


Kardaşınız Said Nursî


----------------

(Hâşiye): Gavsın (K.S) Hulûsî’ye; Muhlis nâmını vermesi tam yerindedir.

Səs yoxdur