Barla Lâhikası | Mektub 283 | 290
(290-290)

Aziz Kardeşim:

Senin mektubun çok hoşuma gitti. Daha bir müddet yakınımda kaldığın için, Allah’a şükür ediyorum. Bence şu dâr-ı dünyada en kıymettar şey, Sıddık bir dosttur. Cenâb-ı Hakk’a yüz bin şükür ediyorum ki; sizler tarik-ı Hakda Sıddıkların çoğalmasına sebebiyet verdiniz.

Madde 1: İstanbul’dan eski Said’in tedkikat-ı ilmiye neticesinde, ulemâca pek makbul olup, yaldızla tab edilmiş “Nokta” risâlesini bana göndermişler.

Bu def’a dikkatle mütâla ettim. Cenâb-ı Hakk’a şükür ettim ki: Eski Said’in fikr-i aklıyla ve îman nazarıyla bulduğu hakâiki, Yeni Said keşf-i kalbiyle, zevk ve vicdanıyla, Kur’ân’dan ahz ettiği Yirmi Dokuzuncu Söze mutâbık, onu tağyir ve tebdile lüzum bırakmamış.

Yalnız, Eski Said’in kuvvet-i ilim ve nazar-ı aklıyla göremediği ince noktalar var ki: Yirmi Dokuzuncu Sözde vardır. Bilhassa haşrin âhirinde, remizli kısımda, dünyayı ahirete tebdildeki, makâsıd-ı İlâhîyeyi, On Dokuzuncu Söz göstermiştir. Hem Beka-i Ruh ve Melaike mebhaslarında mühim yeni noktalar keşfedilmiştir. Nokta risâlesinde yoktur. İşte arzunuz varsa, o Noktayı yadigâr için, size göndereceğim.

Madde 2: Otuz İkinci Sözün, İkinci Mevkıfında, Üçüncü Maksadı sekiz, on def’a okudum. Okudukça benim fazlaca hoşuma gidiyor. Anlaşılıyor ki: Ondaki hakîkatlara ruhlar çok muhtaçtır. Fıtraten benim ruhuma çok yakın ve münâsib olan ruhunuz dahi, belki ondan hoşlanır, haber veriyorum.

Hem de senin ile Hakkı Efendi ve bütün Sözleri tamamen dinliyenlerden sual ediyorum ki: Sözlerde ibare kusurları müstesna olmakla beraber, içindeki hakîkatlar cerh edilebilir mi? Veyahut lüzumsuz şeyler, içinde var mı? Veyahut ba’zılarının izharı umuma zarar verir mi? Hem onları dinliyenler îmanını tamamen kurtarabilir mi? Hem o hakâikle, Avrupa ehl-i dalâletine meydan okunabilir mi? Bunları soruyorum. Çünkü siz, o hakîkatları bilerek iki def’a mütalaa ettiniz. O nurlu kalbinizin şehâdeti bence cerh edilmez.

Madde 3: Mâdem lâyık insanlara Onuncu Sözleri veriyorsunuz. Kendime mahsus cildlettiğim ba’zı nüshalar kalmış, on tanesini sana gönderiyorum. Lâyık gördüğün zevata verebilirsin.

Madde 4: Otuz İkinci Sözün üç mevkıfını, çok güzel yazmışsınız, Merhum Abdurrahman’ı bana unutturdunuz.

Kitabın cildini güzelce yapan Ahmet Kâzım’ı, Cenâb-ı Hak dareynde mes’ud etsin.

Madde 5: Şeyh Mustafa’yı bu def’a iyi gördüm. İnşallah sadâkatda devam eder. Doktora selam ederim. Yeni dostunuz olan Mülazım Niyazi’ye tarafımdan selam söyleyiniz. Senin beğendiğini ben de beğeniyorum. Mustantık İsmail Hakkı Efendilere selam et. Pederine benim tarafımdan selamımı yazsın ve keyfini sual etsin. Başkatip Bekir Sıdkı ve Müdde-i Umûmî Şükrü Efendi’ye selam ediyorum.

Bir vâsıta ile Kaymakama selamımı tebliğ edip, diyesiniz ki: İstirahat-ı Ruhiyeye pek çok muhtaç olduğum, bu üç senede Cenâb-ı Hak şu Kaymakamı zâhirî bir vasıta yaptığı için, Cenâb-ı Hakk’a şükür ederim. Ve Kaymakama da duâ ediyorum. Cenâb-ı Hak onu muvaffak etsin, istikamet ihsan etsin. O çok def’a hatırıma gelecek. Ben gitmedim, benim yerime dostum bizim tarafa tahvil etmiş gidiyor. Allah hayırlı selamet versin.

Madde 6: Kardeşimiz Abdulmecid, aldığı Sözlerden pek çok memnun olmuştur. Yeniden bir kısmını daha sizlere göndereceğim. Gâyet emniyetli bir sûrette, ona gönderiniz. Ona gönderilen Sözler, binler adamlara gönderilmiş gibidir. Çünkü: O da ikinci bir Hulûsîdir. Hem de gâyet yüksek bir âlimdir. O havaliye neşreder.


Kardeşiniz

Said Nursî


Səs yoxdur