Hattâ bu hâdise münâsebetiyle burada bir derece ihtiyata binâen tevakkufa niyet edip tervic ettiğimiz halde; bilakis Isparta tevakkufuna karşı, buralarda inkişâfât ile tezahür etti.
En ziyâde bize nezâretle, bizimle ve siyasetle alâkadar mühim bir memur yanıma geldi. Ona dedim ki:
“Bu on sekiz senedir sizlere müracaat etmedim ve hiçbir gazete okumadım; bu sekiz aydır, bir def’a cihanda ne oluyor, diye sormadım; üç senedir buradan işitilen radyoyu dinlemedim; tâ ki kudsî hizmetimize ma’nevî zarar gelmesin. Bunun sebebi şudur ki: Îmân hizmeti, îmân hakaikı, bu kâinatta herşeyin fevkindedir; hiç bir şeye tâbi’ ve âlet olamaz.
Fakat bu zamanda ehl-i gaflet ve dalâlet ve dinini dünyaya satan ve bâki elmasları şişeye tebdil eden gafil insanlar nazarında o hizmet-i îmâniyeyi hariçteki kuvvetli cereyanlara tâbi’ veya âlet telakki etmek ve yüksek kıymetlerini umumun nazarında tenzil etmek endişesiyle, Kur’an-ı Hakîm’in hizmeti bize kat’î bir sûrette siyaseti yasak etmiş.
Sizler ey ehl-i siyaset ve hükûmet! Evham edip bizlerle uğraşmayınız. Bilakis teshilât göstermeniz lâzım. Çünki hizmetimiz, emniyet ve hürmet ve merhameti tesis ile hem asayişi, hem inzibatı, hem hayat-ı içtimâiyeyi anarşilikten kurtarmağa çalışıp, sizin hakîki vazifenizin temel taşlarını tesbit ediyor, takviye ve teyid ediyor.”
Sâbian: Hâfız Ali’nin mektubunda bazılara hitaben yazdığımız bir mektub ile ve hâdise-i hâzıra dâir hafif geçeceğine ait son mektub, bugünden bir hafta evvel postaya verilmiş. Hâfız Ali, yoldaki o iki mektubu okumuş gibi mektubunu yazması, sıdkının bir lem’a-i kerâmeti olduğu gibi; aynı günde, hiç vuku’ bulmamış yanıma ehemmiyetli büyük bir memur-u siyasî gelmesini Nazif’in arkadaşlarından Köroğlu Ahmed rü’yada aynen görüp, o memurdan üç saat evvel rü’yayı bize hikâye edip ta’bir istedi; ta’biri, te’vilsiz çıktı.
Umum kardeşlerimize birer birer, husûsan musîbetzedelere selâm ve dua ederiz.