Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 1 | 3
(3-3)
DENİZLİ LÂHİKASI

(1)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Geçen Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayramınızı bütün mevcûdiyetimle tebrik ve sizleri Cenâb-ı Erhamürrâhimîn’in birliğine ve rahmetine emanet ediyorum.


sırriyle sizi teselliye muhtaç görmemekle beraber, derim ki:



âyetinin ma’na-yı işârisiyle verdiği teselliyi tamamiyle gördüm. Şöyle ki:


Dünyayı unutmak, ramazanımızı âsude geçirmek düşünürken, hatıra gelmiyen ve bütün bütün tahammülün fevkınde bu dehşetli hâdise hem benim, hem Risâle-i Nur’un, hem sizin, hem ramazanımız, hem uhuvvetimiz için ayn-ı inâyet olduğunu ben müşahede ettim. Bana ait cihetinin ise çok faidelerinden yalnız iki-üçünü beyan ederim.

Biri: Ramazanda çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet, bir iltica, bir niyâz ile müthiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.

İkincisi: Her birinize karşı bu sene de görüşmek ve yakınınızda bulunmak arzusu şiddetli idi. Yalnız birinizi görmek ve Isparta’ya gelmek için bu çektiğim zahmeti kabul ederdim.

Üçüncüsü: Hem Kastamonu’da, hem yolda, hem burada fevkalâde bir tarzda bütün elîm hâletler birden değişiyor ve me’mûlün ve arzumun hilâfına olarak bir dest-i inâyet görünüyor,



dediriyor.


Ses Yok